Bahadır Suda, Eftal Küçük, Erkan Oban

20.07.2022
A+
A-

Sonsuzluğa 14 Mayıs 2022’de uğurlanan Bahadır Suda’yı, yorumladığı enstrümanlara kimlik kazandıran bir isim olarak konumlandırmak gerekir.

Bu hakikat sadece Suda değil, bedenleri ondan önce toprakla buluşan, Eftal Küçük ve Dede olarak anılan Erkan Oban için de geçerlidir.

Suda, eğlence nesnesi olarak görülen tuşlu enstrümanlara Mikhail Bakhtin’in vurguladığı anlamda Karnaval yaşatırken, Küçük ve Oban da onu yalnız bırakmadıkları için, gün yüzüne çıkarılan eserler bugüne ulaşabilmiştir.

Bu üç ismi ortak paydada buluşturan bir başka özellik de, protest ve muhalif bir çizgide ilerledikleri halde,  antipatiklikten olabildiğince uzak durmalarıdır.

Protestoyu ve muhalefeti kitaplardan değil, hayattan öğrenmek, öğrenmekle kalmayıp kavramak sempati biriktirmenin de zeminini hazırlar. Suda, Küçük ve Oban bu hakikati özümsedikleri için çalışmaları, antipatiyle yüzgöz olmamıştır.

Onların sinemadaki karşılıklarının; Yaman Okay, Yavuzer Çetinkaya ve Erkan Yücel olduğunu söylemek mümkündür çünkü sıralanan isimler de; tiyatro sahnesinde, beyaz perdede ve ekranda antipatinin nüfuz edemediği oyunculuk sergilemişlerdir.

Hakikilik, samimiyet, doğallık sözü edilen isimlerin özümsedikleri fiiller olduğu için, dinleyici ve izleyici yapaylıktan payına düşeni almak zorunda kalmamıştır.

Theodor Ludwig Wiesengrund Adorno’nun, Kötülüğü, ondan söz ederek yok edemezsiniz sözü bu isimlerin şiarlarından olduğu için, iyiliği, iyilikle tartan çalışmaları sadık takipçileriyle buluşturmuşlardır.

Protestocu ve muhalif bir duruş sergilemek, erkek egemen söyleme bel bağlamalarını beraberinde getirmemiştir çünkü önce erkek değil, hassasiyet sahibi insan olma yolunda ilerlemek gerektiğine inanmışlardır.

Protestocu ve muhalif olmak, sekterlikten nasiplenmenin yolunu açarken; bu isimler, sekterlik tuzağına saplanmadıkları için konformizm onları esaret altına alamamıştır.

Nitelikten taviz vermemek, onun yerine kaliteyi tercih etmemek de ortak özelliklerindendir. Sadece insanın değil, nesnenin de metalaşmasından rahatsız olmaları niteliği ön plana çıkarmalarını sağlamıştır.

Mikrofonun karşısına Tolga Çandar’ın geçtiği; Suda, Küçük ve Oban’ın enstrümanlarına umudun sekiz rengini nakışladıkları Çağdaş Türkü Ankara doğumlu bir grup olsa da, bürokrasinin nimetlerinden istifade etmediği için, kıyısına dört başı mamur memurluğa abone olanları değil, sivilliğin kıymetini idrak edenleri yanaştırmıştır.

Sivilliğin sanıldığı gibi, Büyük Resim’de değil, Ahmet Erhan’ın, BirPazarGünü’ne sabitlenerek tanıttığı Kenar Mahalle’deki küçük ayrıntılarda uç vereceğine inanılması, bürokrasinin iliklere işlemediği capcanlı ve rengârenk hikâyelerin anlatılmasına yardımcı olmuştur.

Bugün o Kenar Mahalle’nin yerinde yeller esse ve Yaşar Miraç eşliğinde Türkü yakılan Delikanlı, Adnan Yücel’in, dokunmaya kıyamadığını gizlemediği Ciğerpare’ye şiddet uygulayarak, bununla yetinmeyip  canından ederek delikanlılığını sergilese de, hikâye kaldığı yerden devam etmektedir çünkü kaleme sırf hikâye olsun, üç vakit sonrasında unutulsun diye alınmamıştır.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.