Elisabeth Lutyens-1

24.08.2022
A+
A-

Almanya özelinde Avrupa’da, Arnold Franz WalterSchönberg ve öğrencileri tarafından tanıtılan Atonal Müzik, İngiltere’de ElisabethLutyens’le benimsenmiştir.

9 Temmuz 1906’da İngiltere’nin başkenti Londra’da dünyaya gelen Lutyens, elitliği önemseyen bir ortamda büyümüştür.

Babası, ünü, İngiltere’nin, emperyalist ve kolonyalist söylemlerin içine sıkıştırdığı Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’ye kadar yayılan ve İngiliz mimarisinin öncüsü olarak kabul edilen EdwinLutyens, sosyopolitik ve sosyokültürel hareketlilikte ön plandaki yerini alan bir ailenin fertlerinden olan annesi ise, kompozitör Alexander NikolayevichSkryabin’in yoğunlaştığı teozofinin teorik çerçevesini, Hindistan seyahatleri sonrasında çizen EmilyLyttonLutyens’tir.

Anaerkil bir ortamda büyüyen kompozitör, anne baskısından kurtulmak için, Krallık Müzik Koleji’ne kaydolanLutyens, başarılarıyla göz doldurarak buradan mezun olmasının ardından Paris’e gitmiş ve Georges Paul AlphonseEmilienCaussade’le çalışarak ondan müzikte teknik uyumun nasıl sağlanması gerektiğini öğrenmiştir.

Atonal Müzik’te aşama kaydederek On İki Perde metodunu müziğiyle buluşturan Lutyens, Caussade’in cümlelerini belleğine harf harf nakışladığı için, Schönberg’le özdeşleşen tür ve metodun derinine inebilmiştir.

Türkiye’nin oryantalistlerinin hayallerini süsleyen Paris, İngilizlerin gözünde, Frankofoninin çekim merkezidir.

Fransızcayı hakkını vererek konuşmak anlamına gelen bu terim, Türkiye’de de bilinen JulianPatrickBarnes tarafından, iki dil ve dolayısıyla kültür arasında çıkmazda kalanların trajikomik vaziyetlerini anlatmak için kalkan olarak kullanılmışsa da, viktoryen ahlakın pençesinde yirmi birinci yüzyıla gelen İngiliz entellijensiyasında, periferinin realitesine vâkıf olamadıkları için, Türkiye’de TonyBlair olarak bilinen,  Sir unvanlı, Anthony Charles LyntonBlair gibi bir sosyal demokratı, Avam ve Lordlar kamaraları arasındaki bölgeden çıkararak, JacquesRenéChirac gibi bir Yeni Sağ sözcüsüyle didiştiren ve buradan Frankofoni’ye direksiyon kıran kalemler de yok değildir.

Barnes’tan çok daha önce, Charles John Huffam Dickens, A Tale of TwoCities (İki Kentin Hikâyesi) özelinde, eserlerinde çıkmazın vahametini, sömürgeci İngiliz zihniyetini iğneli fıçıya oturtarak gözler önüne serdiği hâlde, sözü edilen manzaranın değişmemesine ve Barnes’ınDickens’la aynı kaygıları taşımasına, Batı’sını bildiğini sanan Türkiye’nin okumuş yazmışı doğal olarak şaşırmaktadır.

Burada bir parantez de Dickens’ın, Türkçeye sorunlu bir şekilde kazandırılan kitabı için açılmalıdır:

Sorun içerikten önce isimde kendisini berrak bir şekilde göstermektedir. Zira Kent yerine Şehir tercih edilmiştir.

Kent, Sanayi Devrimi sonrasında İngiltere özelinde Avrupa’da gündeme gelmiş bir terimdir. Şehir ise bu süreci yaşamayan Türkiye gibi ülkelerde kullanılmıştır.

Türkiye, Sanayi Devrimi aşamasından geçmemiş olsa da İngiltere yüzyıllar öncesinde geçtiği için çeviride, Türkiye’ye özgü Toplumcu- Gerçekçi’ninalter egosunda otağ kuranKent yeğlenmelidir.

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.