ÇEVREYE VEFA
Yüce Rabbimiz kusursuz bir kâinat yarattı. Dünyayı kulları için en güzel şekilde var etti ve insanoğluna emanet ederek hizmetine sundu. İsraf etmememiz, koruyup kollamamız için uyarılarda bulundu. Rum suresinde şöyle buyruluyor; “İnsanlar kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, böylece Allah dönüş yapsınlar diye işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor”.
Ormanlar yanıyor, topraklarımız verimsizleşiyor, sular çekiliyor, ağaçlarımız kesiliyor.Bunların hepsi insan eliyle oluyor.Bu çevre, doğa bize emanet bizden sonra gelecek olan nesillere dengeyi bozmadan aktarmak üzerimize borçtur ve haktır. İnsanoğlu için hayat kaynağı olan doğamız yine insan eliyle katlediliyor. Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır? Canlıya merhamet duymayı, bir çiçeği dalından koparmaya kıyamamayı ne zaman unuttuk. İnsanların yolundan diken, taş gibi zarar veren maddeleri kaldırmak bile sadakadır buyuruyor Efendimiz.
Piknikler yapıp, denizlere girip etrafa çöplerimizi yaymayı nasıl başardık? Atatürk bir gün Yalova’da ki çiftliğe gittiğinde köşkün hemen yanındaki ulu çınar ağacının dallarını kesmeye çalışan bir bahçıvan ile karşılaşır. Bahçıvanı yanına çağırarak bunun nedenini sorar. Bahçıvan ise ağacın dalları uzamış ve binanın duvarlarına dayanmış diye cevap verir. Bu cevaptan tatmin olmayan Atatürk:”Agaç kesilmeyecek, bina kaydırılacak “talimatı verir ve bina kaydırılır. Öğrenecek ve öğretecek çok şeyimiz var. Büyük bir kayın ağacının 72 kişinin bir günlük oksijen ihtiyacını karşıladığını biliyor muyuz? Kıyamet kopmaya başladığında birinizin elinde bir ağaç fidanı bulunsa, kıyamet kopmadan onu dikmeye gücü yeterse, hemen diksin buyuruyor Efendimiz. Bir ağacın önemi daha nasıl anlatılır ki.. Biz dünyanın sahibi değil emanetçisiyiz. Çevre ahlakını yeniden kuşanıp emanete sahip çıkıp, bizden sonrakilere de en güzeliyle teslim etmek düşer. Hiçbir şey için geç kalınmadı.