Ayna
Her şeyin yankısını duyduğun o geceden… şimdi yalnızca yansıması kalıyor.
15 Temmuz geceleri başka gecelere benzemiyor. Saat tam 00.00 olduğunda, ülkemin her bir şehrinde aynı anda yükselen selalar, sadece gökyüzünü değil; içimizi de delip geçiyor. O geceyi gerçekten yaşamış olanların tenine işliyor bu ses, gözbebeklerinde yanıyor.
Bir milletin varlığını, bir halkın direncini, bir insanın içindeki korkuyla cesaretin savaşını hatırlatıyor.
Ama o gece gerçekten kim var oluyordu orada? Ve şimdi kim neyi, ne adına anlatıyor?
Hâlâ yaşıyor, hâlâ taşıyor, hâlâ içimde sürdürüyorum o geceyi. Ve bugün, yaşamadığı hâlde en çok konuşanların sesleri yankılanıyor etrafta.
Ben millî ve manevî değerleri bir güne sığdıranlardan değilim. O değerlerle büyüdüm. Bu yüzden eğriyle doğruyu hep dümdüz konuşuyorum. Çoğu kez bir başıma mücadele ediyor, sırf doğruyu haykırdığım yanlışa yanlış dediğim için açıktan olmasa da arka planda kara düzende bir tehdit oluşturduğum için ağır bedeller ödüyorum, ama asla doğrudan şaşmıyorum. Aylardır süren kirli hesapların oynanan oyunların farkında olarak ilerliyorum. Ve Makamlara sinmiş kibirli kötülüklerden, arkamdan pusuda bekleyen gülücüklerden, sırtı sıvazlayıp içime zehir akıtanlardan korkmuyorum. Hakkıyla haktan korkan biri sadece hakkaniyetsizlikten, sevdiklerine zarar vermekten, bir gönlü mahsun etmekten korkar çünkü. Ben fani olduğum bilinciyle yolculuğumu sürdürüyorum. Ve hiçbir yolcu, kendini han sananların küçük egolarına boyun eğmiyor.
Evet evet… En 15 Temmuzcu da siz oluyorsunuz. Tıpkı en yerlisi, en millisi, en vicdanlısı, en inançlısı da siz olduğunuz gibi. Ama ne tuhaf: En çok hakkı çiğneyen,en çok ağlayanların ve emektarların üstüne basarak yükselen, en kutsalı kendi çıkarınızla kirleten yine siz oluyorsunuz.
Halk, bin bir türlü dertle kıvranırken… Siz, klimalı odalarda “millet” anlatıları yapıyorsunuz. Emek eden ve o gece kurşunlara göğsünü siper edenlerin adı unutulurken, siz Photoshop’la duygu tasarımları hazırlıyorsunuz.
Karar verici pozisyonlarda bulunuyorsunuz. Ama kararlarınızda adalet gözetmiyorsunuz. Kişisel ihtiraslarınız uğruna insanların emeğini, hayatını, onurunu çiğniyorsunuz . Ve bunu yaparken gülümsüyorsunuz. Hani şu dost görünüp şeytan gibi davrananlar var ya… İşte en çok onlardan oluyorsunuz.
Kendini bir makam zanneden, ama içi boş bir kabuk olarak yaşamaya devam edenlerden, şirretliğini vatanseverlik kisvesiyle gizlemeye çalışanlardan, hak yediği hâlde “devlet gereği” diyen kibirli samimiyetsizlerden yoruluyorum.
Her cenahta da aynı oyunlar, aynı senaryolar dönüyor: Ve halk, bu tiyatronun yalnızca biletli seyircisi ya da bi tarafı olmaya zorlanıyor.
Ve tabii bir de sizin yalayıcılarınız var.Her mevkide, her partide, her kalabalıkta… Gerçek bir dava taşımadan, yalnızca güçlü kimse onun yanında saf tutan,meydanlarda değil, kulislerde var olan,
Sadakatiyle değil, sinsiliğiyle prim yapan o büyük kitle omurgasını onurunu ve tüm değer yargılarını güç sandığı her şeye satan… Ama unutmayın ki sizi de bir zaman satmış olma ihtimalleri var!
Bugün sizler, o kadar çok şey paylaşıyorsunuz ki… İç yüzünü, yaşantısını, perde arkasını bildiğim sizlerin “duygu” gösterilerini gördükçe, bütün günümü dua etmeye, hafızamı onarmaya, kalbimi sakinleştirmeye ayırıyorum. Ve yine de hiçbir şey paylaşmıyorum. Çünkü ben hâlâ yaşıyorum.Ve yaşayanın sesi, artık ekranlara değil, derinliğe konuşuyor. sesi değil, sessizliği yakıyorum.
15 Temmuz bir tarih olmaktan çıkıyor. Bir ayna hâline geliyor. Ve hatta bir turnusol kâğıdı gibi çalışıyor. Kim ne renge bürünmüşse, o rengi açığa çıkarıyor. Kimin içinde cesaret var, kimininki yalnızca dekor… Fark ettiriyor. Kim yürüyor, kim yürüyormuş gibi yapıyor? Kim susuyor, kim susturuyor?
Ve bu ülkenin gerçek emektarları, vatanla bağı sahici olanlar, köşesine çekilmiş gibi görünse de aslında hâlâ dimdik duruyor. Görünmez ama vazgeçilmez bir yerden tutuyor bu toprağın nabzını.
Kim bilir… Vatana feda ettikleri canlar için değil ama; bütün değerlerin hiçe sayıldığı bu düzende, 10’dan fazla kurşunla delik deşik olan kahraman Ömer Halisdemir’in, samanlarını hiç düşünmeden ateşe veren köylümün, uçaklara atlayan, tankların önüne korkusuzca yürüyen her bir deli yüreğin, bedenleri parçalanmış isimsiz nice kahramanın ruhubugün ne çok sızlıyordur.
Ama bilirim ki yine de ve rağmen bu topraklarda kahramanlar tükenmez! Ve hakikat, en çok unutanları rahatsız ediyor. Çünkü bu vatan, anlarda değil; kalbinde taşıyanların omuzlarında duruyor.
Ve hakikat, unutanları değil
Hatırladıkça yanmayı göze alanları bulup yakıyor.
Sahneye çıkmadan, alkış beklemeden,
Sessizce direnenlerin vatanı burası.
Ve hep öyle kalacak.