Cannes’dan Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ne ziyaret
Cannes Film Festivali, Kongo Ulusal Film Merkezi’nin açılışını desteklemek için Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ni ziyaret etti.
Dünyanın gözleri genellikle Paris’e, New York’a, Tokyo’ya çevrilidir. Dünya oraları takip ederek yeniliklere ulaşıyor, Biz de öyle alıştık. Ama farklı bölgelerde başka başka fikirlerin
olabileceğini unutmamak lazım.
Sinema deyince benim aklıma ilk önce Charli Chaplin gelir bölge olarak ta Cannes, Berlin,
Hollywood ve kırmızı halı, flaşlar, havalı galalar gelir.
Oysa şimdi yeni bir hikâye yazılıyor, biraz daha güneyde, biraz daha gürültülü, biraz daha tozlu bir şehirde: Kinşasa’da. Evet, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin kalbinde. Yeni gelişmeleri merakla bekliyorum.
Thierry Frémaux, yani Cannes Film Festivali’nin o meşhur yöneticisi, geçtiğimiz günlerde öyle bir cümle kurdu ki, duyan herkesin içi ısındı:
“Kongo Demokratik Cumhuriyeti, sinema diyarı olmak için ihtiyaç duyduğu tüm kaynaklara sahip.”
İnsan önce durup düşünüyor. Elektriğin kesildiği, sokakların çamurla dolduğu, hayatın zorlu aktığı bir ülkede en önemli konu “Sinema nasıl olur?” Ama Frémaux bir bildiği var. Çünkü mesele yalnızca para, stüdyo, teknoloji meselesi değil, bir halkın hikâye anlatma arzusu,
ve hikayelerinin olması bu hepsinden önemli. Kinşasa’da o istek fazlasıyla var. İnsanlar yaşadıklarını, acılarını, neşelerini kameraya dökmek istiyor ve çalışıyorlar. Ve bu kadar güçlü bir iç ses varsa, oradan büyük bir sinema doğar.
Bu inancın yerel sesi de var: Yönetmen ve yapımcı Dieudo Hamadi. “Cannes’ın Kinşasa’ya yaptığı ziyaret, Kongo sinemasının tanınması için güçlü bir sinyal,” diyor Hamadi. Haklı. Çünkü görünür olmak, bazen üretmekten bile zor. Dünyanın seni fark etmesi, “biz de varız” diyebilmek… O bile başlı başına bir devrim.
Dieudo Hamadi’nin öncülüğünde kurulan “Okapi Film” tam da bu devrimi başlatmak istiyor. Kadınlı erkekli, gençli yaşlı bir grup sinemacı; ülkelerinin hikâyesini kendi dilleriyle anlatmak için bir araya geliyor. Kiminin elinde sadece bir kamera, kiminin cebinde bir umut. Ama hepsi aynı hedefte: Kongo’nun sesini beyazperdeye taşımak.
Fransa / Cannes cephesi de boş durmuyor. Festivalin yöneticileri, artık sadece kırmızı
halıda ünlüler ile resim çekmek ile yetinmiyor; sinemanın yeni damarlarını keşfetmek için dünyanın dört bir yanına açılıyorlar. Kinşasa bu açıdan yeni bir durak. Tıpkı önümüzdeki kasımda Buenos Aires’te yapılacak “Cannes Film Haftası” gibi. Sinema artık sadece Avrupa’nın lüks salonlarında değil; Latin Amerika’nın, Afrika’nın, Asya’nın sokaklarında da nefes alıyor.
Belki de sinemanın geleceği tam burada gizli: Parıltıdan uzak, ama tutkudan doğan hikâyelerde. Kinşasa’da bir kamera uyanıyor. Belki biraz titrek, belki yetersiz ışıkta… ama dürüst, samimi ve gerçek. Ve belki de tam bu yüzden, o ışık en çok oradan yükselecek.
Türkiye’de dizi sektöründe ve sinema alanında Cannes tarafından tescillenen bir sinema sektörü var. Cannes ile Türkiye de yeni projeler iş birlikleri yapmak isteyen pek çok yönetmen, yapımcı var. Thierry Frémaux, Türkiye’de bekleriz.
İyi Seyirler.

