‘ALDATILDIM’ DERKEN SANIK OLABİLİRSİNİZ

Aldatma, boşanma davalarında en sık karşılaşılan gerekçelerin başında geliyor. Hukukçu Sevda Altun Adlı, sosyal medya yazışmalarından tanık beyanlarına kadar aldatmanın nasıl ispatlandığını ve bu süreçte hukukun hangi kriterlere göre karar verdiğini gazetemize anlattı.
SEMA NUR ÇİNAR
1. Aldatma davasında hangi tür deliller mahkemede kabul edilir?
Bir aldatma vakası önümüze geldiğinde, mahkemeden ilk olarak aldatan eşin geriye dönük otel kayıtlarını isteriz. Çünkü konaklama yapılan yer her neresi olursa olsun, bu işletmelerin 24 saat içinde emniyete misafirlerin kimlik bilgilerini teslim etme zorunluluğu var. Bu nedenle bir aldatma durumundan şüpheleniyorsak, ilk olarak mahkemeden Emniyete müzekkere yazılmasını isteyerek, eşin geriye dönük otel kayıtlarının gönderilmesini isteriz. Aldatma vakalarında en sık başvurduğumuz deliller arasında bu kayıtlar yer alıyor.
İkinci olarak ise aldatan eşin gsm operatöründen onun telefon verilerini isteriz. Ancak belirtelim ki bu gelen belgelerde kesinlikle konuşma kayıtları olmaz çünkü böyle bir durum yasal değildir. Operatörler sadece telefondan yapılan ve telefona gelen arama kayıtlarını, hangi tarihte arandığını ve kaç dakika konuşulduğunu mahkemeye ibraz eder. Ayrıca yapılan görüşmelerde karşı taraftaki numaranın da kime ait olduğunu da iletir. Böylece biz, aldattığını düşündüğümüz eşin kiminle ne kadar konuştuğunu tespit etmiş oluruz. Elbette karşı cinsle yapılan her arama aldatmaya delil değildir. Burada en çok kiminle konuştuğuna, hangi saat aralığında konuştuklarına, arama sıklığına ve uzunluğuna dikkat ediyoruz. Örneğin gece saatlerinde yapılan telefon konuşmaları belirli periyodlarda bir süre devam etmişse mahkeme aldatmanın var olduğuna kanaat edebiliyor.
Bunlar dışında her davada kullandığımız tanık beyanları, mesajlaşma ekran görüntüleri, sosyal medyadaki yazışmalar veya yazılan yorumlar,ortak konutta bulunan mektuplar, itiraflar da mahkemeye sunulabilecek kuvvetli delillerden.
Burada şunu da önemle vurgulayalım. Aldatılan kişiler genellikle aldatmayı kanıtlamak için gizlice eşini takip ediyor ve hatta özel dedektif tutuyorlar. Ancak ne yazık ki bu şekilde kişilerin gizlice alınmış kayıtları yasal olmadığından, mahkeme önünde de herhangi bir geçerliliği yok. Yani diyelim ki sizin elinizde kapı aralığından gizlice çekilmiş bir video veya alınmış bir ses kaydı olsun. Buna dayanarak bir dava açarsanız ve elinizde başka bir delil yoksa, hâkim bu videoyu izlese dahi aldatmayı kabul etmez ve boşanmanız gerçekleşmez. Çünkü hukuka aykırı alınmış delillerin mahkemeler önünde hiçbir hükmü yoktur. Burada örneğin aldatan eşin aldattığını itiraf ederken kendisinin aldığı ses kaydı varsa veya video alınırken bunu biliyorsa, bu gibi kayıtlar mahkemeye sunulabilir.
2. Aldatma ispatında tanık beyanlarının rolü nedir?
Zina davalarında tanık beyanlarına sık sık başvuruyoruz. Burada aldatmanın tanık ile ispatlanabilmesi için mahkemeler tanığın buna birebir şahit olmasını veya aldatan eşin itirafı esnasında duymuş olmasını bekliyor. Bunların dışında bir başkasından duyulanlarla mahkemede tanıklık yapılması mümkün değil. Yahut hislere dayalı bir tanıklık da olmaz. Tanığın birebir şahit olduğu veya duyduğu şeyler olması gerekir.
Şayet tanıklar bu gibi durumlara birebir şahit olmadıysa, mahkeme onlara aldattığı düşünülen kişinin evine ve eşine olan ilgisinin nasıl olduğunu, evde nasıl bir düzenlerinin olduğunu veya gece hayatının olup olmaması gibi sorular yöneltiyor. Bunlar da eğer aldatmayı gösteren başka kanıtlar varsa, iddiayı güçlendirmek için başvurabileceğimiz yöntemlerden.
3. Cinsel birleşme yoksa aldatma davası açılır mı?
Bu soru altında aldatmaya dayalı boşanma davası açmak için şartların neler olduğunu da konuşalım. Sorunuza binaen bu davanın şartlardan ilki cinsel birlikteliğin olması. Yani aldatmaya dayalı boşanma davası açmak için mutlaka eşlerden birisinin karşı cinsi veya hemcinsiyle cinsel birliktelik yaşamış olması gerekiyor. Son tarihlere kadar Yargıtay hemcins ile yaşanan cinsel ilişkileri aldatmaya almıyor, haysiyetsiz yaşam sürme sebebiyle boşanma dediğimiz farklı bir kanun maddesi kapsamına alıyordu. Ancak isabetli olarak yeni tarihli kararlarda bunlar da artık doğrudan aldatma sayılıyor.
Bu birlikteliğin sadece bir kere yaşanmış olması yeterli. Ayrıca cinsel birlikteliğin teşebbüs aşamasında kalması yani aslında olacakken bir sebepten ötürü olmaması da zina kapsamında. Bu davanın bir diğer şartı da kast unsuru. Yani cinsel birliktelik zorla, tecavüz sonucu olmuşsa elbette diğer eş zinaya dayalı boşanma davası açamıyor.
Diğer bir şart eşin bu durumu affetmemiş olması. Eğer eş, aldatma olayını affetmişse ve karşı taraf bu affı kanıtlayabiliyorsa, o zaman yine bu sebepten ötürü dava açılamaz. Sonuncu şart ise aldatmanın öğrenilmesinden itibaren 6 ay içerisinde veya her halükârda 5 yıl içerisinde bu davanın açılması. Eğer bu süreler kaçmışsa, yine aldatmaya dayalı boşanma davası açılamıyor.
‘ALDATILDIM’ DERKEN SANIK OLMAYIN
29.04.2025 tarihli Köşe yazısına binaen;
“Aldatıldığını düşünen eşlerin ilk yaptıkları şey, eşlerini izleyerek veya eve gizli kamera yerleştirerek onları videoya alma, fotoğraflarını çekme veya ses kaydı almak olur. Oysa gizlice yapılmış olan bu eylemler, doğrudan hukuka aykırı delil sınıfındadır. Ayrıca özel hayatın gizliliğini ihlal suçu da işlemiş olacağınızdan, eşiniz tarafından hakkınızda şikâyetçi olunursa ceza alma riskiniz bile ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle zinayı ispatlamaya çalışırken kendinizi yargılanırken bulabilirsiniz.”
Aldatmanın en net ve doğrudan ispatını sağlayacak olan “Gizli kamera, ses kaydı, dedektif tutmak, fotoğraf çekmek” gibi eylemler hukuka aykırı delil sınıfındayken, eşin telefonundan alınmış olan ekran görüntülerini, yazışma kayıtlarını, ortak evde eş tarafından bulunmuş olan mektupları, zinayı itiraf eden günlükleri veya fotoğrafları hukuka uygun delil olarak kabul edilmektedir.
4. Yukarıdaki yazıda kabul görülen eylemler kimi zaman aldatılmayı doğrudan ispata yeterli olmayabilir. Sizce hukuk burada bir çıkmaza girmiş olmaz mı?
Esasında bunu bir menfaat dengesi gibi düşünelim. Burada hangi menfaatin hukuk gözünde daha çok değeri olduğuna bakıyoruz. Bir hukuk devleti için kişilik hakları aldatılmanın ispatından çok daha değerli. Bu nedenle mahkemeler de özel hayat gizliliği ihlal edilen kişiyi koruyor ve bu şekilde elde edilmiş delilleri hukuka aykırı kabul ediyor.
Burada örneğin ortak evde bulunan mektubun geçerli bir delil olmasındaki sebep ise aldatan eşin menfaati karşısında aldatılanın menfaatinin daha yüksek olması. Çünkü doğrudan kişinin kendi bedeni veya sesi kaydedilmemiş, ortak konuttaki yazdığı bir mektup bulunmuş. O zaman sistem aldatılan eşin menfaatini daha yüksek görüyor ve hukuka uygun delil olarak kabul ediyor.
Evet, yazıda bahsettiğimiz deliller ispata yeterli olmayabilir. Burada aldatılan eş bulabildiği tüm delilleri toplayarak dava açmalı, tanık anlatımlarına başvurmalı. Yazımızın başında bahsettiğimiz otel kayıtlarını, konuşma kayıtlarını mahkemeden istetmeli. Zaten aldatılmaya yönelik doğrudan bir kamera kaydı çok mümkün olmadığından zina davaları da genelde bu iki veriye dayanarak açılıyor. Tüm deliller de toplandığında artık hâkimde de bir kanaat oluşacak ve dava kazanılacaktır.
Son olarak tekrar vurgulamış olalım, tüm bunlar teknik konular olduğundan, bir uzmandan yardım alınmadan davanın açılması ve yürütülmesi oldukça zordur. Bu nedenle mutlaka bir avukattan destek alınmalı.
5. İnstagram, Whatsapp, Facebook, Tinder konuşmaları aldatma mıdır?
Esasında önceki soruda kısmen bu soruya da cevap vermiş olduk. Cinsel birliktelik yok ancak bu gibi uygulamalar üzerinden yapılan konuşmalar, hatta sevgili veya flört olma durumu, öpme veya sarılma gibi eylemler var. Kısacası eş sadakatsiz davranışlarda bulunuyor. Bunlar kanun nezdinde aldatma değil. Yani kanun aldatmaya dayalı boşanma davası açabilmek için mutlaka cinsel birlikteliğin olması şartını arıyor.
Peki böyle bir durumda bu durumu öğrenen eş ne yapabilir? Zira bunlar da elbette evliliğin bitmesi için yeterli sebepler. Burada başvurulacak yol, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı bir boşanma davası açmak. Eşin bu hareketlerinin ispatlanması halinde eş kusurlu sayılacak ve boşanma gerçekleşecektir.
Burada şuna da değinelim. Boşanma sebepleri olarak saydığımız bu hallerin birbirinden ne gibi farkı olabilir? Türk Medeni Kanununda sayılmış altı adet boşanma sebebi var. Bunlardan az önceden beri bahsettiğimiz zina, hayata kast ve onur kırıcı davranış ile terk, mutlak boşanma sebepleridir. Yani sadece bu olguların ispatlanması boşanma hakkının doğması için yeterlidir.
Diğer üç boşanma sebebi olan akıl hastalığı, suç işleme ve haysiyetsiz yaşam sürme ile evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı boşanma davaları ise nispi boşanma sebepleridir. Yani bunların kanıtlanması tek başına yeterli olmayıp ayrıca boşanmak isteyen eşin ortak hayatın çekilmez bir hale geldiğini de iddia etmesi ve ispatlaması gerekir. Bunun da en büyük ispat yolu tanık anlatımlarıdır. Bunun dışında boşanma sebepleri arasında başka bir fark olmadığı gibi herhangi bir hak kaybı da söz konusu değildir.
6. Boşanma kararı verilirken nelere dikkat edilmelidir?
Boşanma davalarının en büyük handikabı iddianızı ispatlayamaz ve davanız reddedilirse, aynı sebebe dayalı olarak üç yıl boyunca tekrar dava açamayacak olmanız. Yani diyelim ki zinaya dayalı veya evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı bir dava açtınız ancak bahsettiğiniz hususları ispatlayamadınız. Yeni bir olay yaşanmadıkça, bu davada reddedilen konularla ilgili tekrar dava açılamıyor. Dolayısıyla boşanma davası açmadan önce delilleri iyi toplamak, olaylara bire bir şahit olan tanıkları bulmak oldukça önemli.
Boşanma davaları ülkemizde ne yazık ki en uzun süren dava türlerinden biri. Bunun en büyük sebebi de konuşmamızda ara ara bahsettiğimiz tanıklar. Bu gibi davaların en büyük ispat aracı tanıklar olduğundan, her iki taraf da çok fazla sayıda tanık dinletmek istiyor. Her duruşmada mahkemeler en fazla ikişer tanık dinler. İki duruşma arasında da en az 4 ay olduğunu düşünürsek yerel mahkemelerden karar çıkması en az iki yıl sürüyor. Bir de üstüne dava kaybedilirse toplamda 5 yıllık bir kayıp olur. Bu nedenle yola çıkmadan önce iyi bir plan yapmak, yol haritasını çizmek gerekir. Ayrıca boşanma davalarıyla ilgilenen bir avukatla çalışılmak da son derece zaruri. Bahsettiğimiz gibi hak kayıpları yaşamamak için mutlaka bu işin uzmanı bir avukatla dosyalarını takip etmeliler.