ZMO Bursa Şube Başkanı Çakmak: Tasarruf tarımdan başlamalı

ZMO Bursa Şube Başkanı Çakmak: Tasarruf tarımdan başlamalı
20.10.2025
A+
A-

Bursa’da kuraklık ve su kısıtlamalarının yaşanması ile gözler tarım sektörüne de çevrilmiş durumda. Tarımın toplam su rezervlerinin yüzde 70’ini kullandığını belirten TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Dr. Fevzi Çakmak, su tasarrufunun en başta tarım sektöründe yapılması gerektiğini belirtti. Çakmak, “Bu tasarruf yanlış algılanmasın tarıma su vermeyelim anlamında değil; uygulama yöntemlerini değiştirerek, tasarruflu sulama yöntemlerini devreye sokarak yapılan sulamadan bahsediyorum” açıklamasında bulundu.

İREM ERBAŞ / RÖPORTAJ

Bursa’da yaşanan su krizi, tarımsal üretimi de tehdit ediyor. Kentin tarım için önemli su kaynakları arasında yer alan Gölbaşı Göleti ve Demirtaş Barajı’nın tamamen kuruması, üretimde ve kalite­de kayıplar yaşanması anlamına geliyor. Kuraklık, aynı zamanda Bursa’nın önemli gelir kaynakları arasında bulunan coğrafi işaretli ürünleri de tehlike altına sokuyor. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Dr. Fevzi Çakmak, yaşanan su krizinin tarımsal anlamda ne sonuçlar doğurabileceğini, neler yapılması gerektiğini açıkladı.

“DEVLET SULAMA YATIRIMLARINA ÖNCELİK VERMELİ”

Son zamanlarda yaşadığımız su sorunu nedeniyle gerçekleştirilen tedbirler kapmasında tarım arazilerinin sulamasıyla ilgili kısıtlamalar ve tasarruf gündemde. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Çözüm önerileriniz neler?

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Dr. Fevzi Çakmak, “Öncelikle şunu söyleyeyim ki bugün toplam su rezervinin büyük kısmını yüzde 70’in üzerindeki bir kısmını tarım kullanıyor. Bir tasarruf yapılacaksa bu tasarrufun tarımdan yapılması gerekiyor. Bu tasarruf yanlış algılanmasın tarıma su vermeyelim anlamında değil; uygulama yöntemlerini değiştirerek, tasarruflu sulama yöntemlerini devreye sokarak, çiftçiyi bilinçlendirerek, kaynağından çiftçiye kadar geçen güzergahtaki kanal kaynak sistemi yerine kapalı sistem, basınçlı sistemlerle suyu kaynağından alıp kayıp kaçak oranını minimalize ederek yapılan sulamadan bahsediyorum.

Öncelikle su ne yazık ki tarımda en büyük vazgeçilmez unsurlardan birisi. Toprak gibi hava gibi güneş gibi su da bizim için vazgeçilmez bir unsur ve verimi, üretimi doğrudan etkileyen en önemli unsurlardan birisi. Sulu tarım yapıldığında verim yüzde 300-500 oranlarında artacaktır. Bu da çiftçimizin gelirini ve üretimi arttırarak da toplumumuzun var olan birçok ürünündeki açığını kapatmak anlamında çok değerli. Bizim bunu yapabilmemiz için suyu tasarruflu kullanmamız lazım.

Aslında bu suyla ilgili sıkıntı Bursa’da daha Nisan aylarında DSİ’nin İznik ve Orhangazi’deki çiftçilere biz bu yıl size su veremeyeceğiz. Çünkü İznik gölünde yeterli su birikmedi söylemiyle başladı. Bursa’da, şu anda çeşmelerimizden akamayan suyu bugün konuşuyoruz ama biz daha Nisan aylarında bununla yüzleştik. Düşünebiliyor musunuz orada çiftçiler bağlantılarını yapmış fidelerini, siparişini geçmiş ve en önemlisi de var olan meyve bahçeleri bunların sulanmadığı takdirde kurumasıyla yüz yüze gelebileceğimiz bir süreç var. Devlet Su İşleri diyor ki siz tedbirinizi alın bu yıl size su veremeyeceğiz; gerekçede gölde yeterli su kaynağının olmaması. Bunun üzerine bu iki ilçemizdeki çiftçi ciddi anlamda bir ayaklanmaya gitti, DSİ de en azından şunu dedi, mevcut olan meyve ağaçlarına sadece su verebiliriz yeni sebze ekmeyin, kuru tarım yapın. Ve geçici bir çözüm üretildi.

Aslında Bursa’da bugün yaşadığımız sorun Ege bölgesinde birkaç yıldır yaşanıyor ve buralarda valilik açıklama yaparak 100 dekar bir arazisi olan bir çiftçiye diyor ki 50 dekarını kuru tarım yapacaksın. Yani sulamadan yetiştirebilecek ürünleri ekeceksin, geri kalan kısmında da çok su istemeyen bitkiler üretecek yetiştireceksin ve sadece ben sezonda sana 2 defa su veririm. Yani aslında çiftçinin beli kırılıyor bir yerde çünkü su olmadan verim olmaz. Üretim minimum düzeylere düşer ve ülkemizin de zaten var olan açığı daha da büyümüş hale gelir. Nisan ayında da aslında ciddi bir don yaşandı tüm Türkiye’de. Su kısıtlamasının yanında bir de don felaketiyle karşılaşıldığında çiftçi iyice mağdur duruma geldi.

Özellikle meyve bahçelerinin büyük kısmı başta kiraz olmak üzere yok oldu. Zaten pazarda kirazın olduğu dönemde 700 liraların altında kiraz bulamadık. Bunun temel sebebi de aslında don olaylarından kaynaklıydı. Peki, bu suyu nasıl tasarruflu kullanacağız? Başta da belirttiğim gibi önce devlete bir iş düşüyor. Devlet suyu kaynağından en tasarruflu yöntemle çiftçiye ulaştıracak. Nasıl ulaştıracak? Şu anda görüyorsunuzdur açık kanal kanalet sistemleriyle taşınıyor. Bu sırada hem kırık çatlak patlak olan bu sistemlerde ciddi anlamda kayıplar oluşuyor. Aynı zamanda yüzey açık olduğu için buharlaşmayla da ciddi kayıplar oluşuyor. Bunu önlemek için kapalı basınçlı sulama sistemleriyle kaynağından suyu çiftçiye kadar götürmemiz gerekiyor. Buraya götürdükten sonra da damla ve yağmurlama sulama sistemleri orada üretilen türün çeşidine göre hangisi daha uygunsa bu sistemleri çiftçiye yeterli destekler vererek kullandırmak çiftçiyi eğitmek gerekiyor ve bunları kullandırdığımız takdirde tarımsal sulamada yüzde 50’lere kadar tasarruf yapmamız mümkün. Bu da ne demektir? Var olan su kaynağımız her geçen gün azalan su kaynağımızın daha optimum kullanılması anlamına geliyor. Daha sürdürülebilir bir tarım yapabilmek anlamına geliyor. İşte bizim bu tür önlemleri acilen ivedilikle almamız ve bunun için de devletin ciddi yatırımlar yapması ve çiftçiyi teşvik etmesi gerekiyor çünkü bu tür sulama sistemleri ilk yatırımı yüksek olan sistemlerdir. İlk yatırımda siz çiftçiyi destekleyerek bu yatırımı yapmasını daha sonrasında da çiftçiyi eğiterek damla ve yağmurlama sulama sistemlerini nasıl kullanacağını doğru bir şekilde öğretmeniz gerekiyor. Aksi takdirde çiftçiye nasıl sulayacağını öğretmezsen çiftçi damla sulamayı açar 3 gün sonra gider sulamayı kapatır. O salma, vahşi sulama sistemi dediğimiz sistemlerden bir fark olmaz onun için biz diyoruz ki çiftçiyi de mutlak suretle bilimle, Ziraat Mühendisi ile buluşturmamız gerekir.

Hangi ürün ekmişse o ürünün hangi dönemde ne kadar suya ihtiyacı olduğunu hesaplayarak ona göre bir planlama yaparak ve ne kadar su verileceğini doğru tespit ederek hangi sulama yöntemiyle en optimum sulama yapılacağını ortaya koyarak, bunu yaptığımız takdirde gerçekten tarımsal sulamada ciddi anlamda tasarruf yapabiliriz.

Devletin yapacağı şey artık bir an önce sulama yatırımlarına öncelik vermek. Bu öncelikler doğrultusunda da çiftçiyi en az suyla sulayacağı teknikleri öğretmesi, eğitmesi. Bunları yaptığımız takdirde inanın biz tarımsal sulamada ciddi anlamda tasarruf edebiliriz. Şu anda tarımsal sulamada DSİ’nin verilerine göre verimlilik oranı yüzde 51. Bu ne demektir. Yani siz 100 birim su veriyorsanız sulamada bunun 49 birimini aslında boşa harcıyorsunuz demektir. Bu korkunç bir rakam, işte biz bu rakamları aşağıya çekecek olan saydığım tedbirleri mutlak suretle almamız, uygulamamız gerekiyor. Çünkü biz bunu bundan sonra her yıl sıkça yaşayacağız. Peki, şu anki dönemde bu su kesintileri tarımı etkiledi mi diye sorarsanız eğer şu dönem çok şükür ki tarımda hasadın yapıldığı ve üretimin tarlada çok fazla kalmadığı, sulamanın çok fazla yapılmadığı bir dönem. Dolayısıyla bu dönemdeki yaşanan su kesintileri veya su kıtlıkları tarımı çok olumsuz etkilemedi ama daha en başında Mart-Nisan aylarındaki bu uyarılar bu engeller ciddi anlamda özellikle Orhangazi İznik Gölü’nün çevresinde sulu tarım yapan çiftçimizi önemli ölçüde etkiledi.

“ÜLKENİN SU POTANSİYELİ DİKKATE ALINARAK, ÜRETİM YAPILMALI”

Az önce kuru tarımdan bahsettiniz onu sormak istiyorum. Kuru tarımla her ürün yetiştirilebilir mi? Diyelim ki hiç su verilmiyor ya da verilmeyecek raddeye geldi kuru tarım yapılabilir mi? Açıklayabilir misiniz?

Kuru tarımla her türlü ürün yetiştirmek mümkün değil. Tahıllar dediğimiz; buğday arpa ve baklagiller dediğimiz; mercimek, nohut gibi ürünler bunlar kuru tarıma elverişli ürünler. Ama bir mısırı, şeker pancarını, meyveyi veya herhangi bir sebze türünü sulu tarım dışında kuru olarak yetiştirmeniz mümkün değil. İklim koşulları öyle gider ki o mevsim yağışlı gider, sürekli yağmur yağar o zaman tabii ki suya gerek kalmadan veya çok az bir suyla yılı geçirebilirsiniz ve bir miktar ürün almak da mümkün olabilir. Ülkenin su potansiyelleri de dikkate alınarak üretim planlaması yapmamız ve hangi yörede hangi ürünün doğru bir şekilde yetiştirilebileceğini planlamamız gerekiyor.

Daha önceden 40-50 metrelerden su çıkan yörelerimizde, şimdi bu yeraltı kaynaklarımız ne yazık ki 250 metrenin altına da düşmüş durumda. Bunun temel sebebi rezerv yenileme miktarımız rezervi kullanma miktarımızdan daha az olmasından kaynaklı. Yani bir birim su geliyorsa yağışlığa veya karla 2 birim, 3 birim su tüketiyorsak işte o zaman tükettiğimiz suyu yerine koyamıyoruz anlamına geliyor. Dolayısıyla da sürekli rezervlerimiz eksiye doğru gidiyor ve yeraltı kaynaklarımız da gittikçe azalıyor. Onun için, bizim tarımda tasarruflu sulama dediğimiz bilimsel yöntemlerle yapılmış yağmurlama damlama sistemlerine yönelmemiz gerekiyor. Kanal kanaletlerden vazgeçmemiz, kapalı basınçlı sistemlerle suyu kaynağından almamız ve çiftçiye ulaştırmamız gerekiyor. Tekrar üstüne basarak söylüyorum çiftçinin de eğitilmesi gerekiyor. Ve çiftçinin bu yeni teknoloji sulama sistemlerini kullanabilmesi için de ona devletin ilk yatırım desteğini vermesi gerekiyor.

“DSİ BU KONUDA EKSİK KALIYOR”

Bursa’da tarımın önemli su kaynağı olan Gölbaşı Göleti ve Demirtaş Barajı tamamen kurudu. Bu olay Bursa tarımı için ne anlama geliyor?

O bölgelerimiz bizim meyveciliğin yoğun olarak yapıldığı bölgeler ve dolayısıyla da o bölgelerde eğer meyve ağaçlarının suya ihtiyaç duyduğu Mayıs, Eylül arasındaki dönemde barajlar boşalmış olsaydı ciddi anlamda üretim ve kalite kaybı olacaktı. Buradaki meyve ürünlerinin büyük bölümü de ihracata giden ürünler. İhracat kalitesinin, ihracata gidecek ürünün miktarının azalması demek ciddi anlamda bizim döviz kaybımız anlamına geliyor. İç piyasada da ihtiyacımız olan meyvenin yeterince üretilemediği için pazarlarda sadece seyrettiğimiz ama alamadığımız ürün haline gelmesi demek.

Yani işte eğer su olmazsa meyve yetiştiriciliği de olmaz, su olmazsa sebze yetiştiriciliği olmaz. Onun için de bizim mutlak surette barajlarımızın kaynaklarını yenilememiz, alternatif kaynakları barajlara akıtmamız gerekiyor. Özellikle de barajlarımızda zaman içerisinde oluşan toprak yığınlarının temizlenerek barajın kapasitelerinin arttırılması, eski hâline getirilmesi gerekiyor. Ne yazık ki DSİ bu konuda eksik kalıyor. Yeterli yatırımlar yapamadığı için bugün saydığımız barajların dipleri batak balçık olmuş, neredeyse baraj seviyesine, su alamayacak seviyelere gelmiş durumda. Barajların kapasitesi yarı oranda düşmüş durumda. Bunlarında temizlenerek tekrar eski kapasitesine ulaşmasını sağlamamız gerekiyor.

“COĞRAFİ İŞARETLİ ÜRÜNLER İÇİN TEDBİR ALINDIĞINI DUYMADIK”

Bu iki su kaynağının kurumasıyla coğrafi işaretli ürünlerin üretiminde riskler yaşanacak anladığım kadarıyla. Peki, bu ürünlerin korunması açısından ne gibi önlemler alındı ya da alındı mı? Neler yapılabilir bu konuda?

Yöresine göre armududur, şeftalisidir, inciridir, Gemlik zeytinidir bunlar bizim önemli coğrafi işaretli ürünlerimiz. Bunlarla ilgili su kaynaklı özel bir tedbir alındığını duymadık, bilmiyoruz. Sadece su yoksa su veremeyiz tarzında bir yaptırım veya önlem bu olarak görülüyor ama önlem bu olmamalı. Özellikle coğrafi işaretli ürünlerimizin mutlak suretle korunması gerekiyor. Susuz kalmaması için gerekli olan altyapı yatırımlarının yapılması ve ilkel yöntemlerden vazgeçilip modern tekniklerle çiftçiye suyunun ulaştırılması gerekiyor ki suyu yeterince optimum kullanabilelim ve var olan su kaynaklarımızı gerektiği şekilde çiftçiye sürdürülebilir durumda ulaştırabilelim.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.