Ahmet Mekin ile buluştuk  

01.10.2022
A+
A-

  İnsanın sevdiğin bir sanat dalı ya da sevdiğin iş ile hayatını geçirmek,  insanın her günün tatil olması gibi bir hayat sürmek demek değil midir? Yeşilçam’da başlayıp günümüze kadar oyunculuk yapan nadir isimlerden biri olan Ahmet Mekin ile yerleştiği Erdek/Ocaklarda buluştuk.

Türk sinemasının yıllarca Özen filmin müdürlük yapmış, Sinema Halkla ilişkiler uzmanı Türkiye de sinemacıyım diyen herkesin tanıdığı Nizam Eren’in ocaklardaki evinde gidip, ordan Ahmet Mekin’in uğrak yeri olan sahildeki Ocaklar kahvesinde buluştuk, Ticaret insanı Necdet Yörük’ün işyerine uğrayıp ordan Hava ana apart işletme sahibi Necdet Yorak ile iki muhabbet ettikten sonra, Nizam Eren’in evine gidip roportajımızı yapmaya başladık.

M.Haluk YALÇINKAYA: Erdek’e yerleşme,  sevme gönül verme hikayenizden başlayabilir miyiz?                                                                   

Ahmet MEKİN: 1980 senesinde sıkı dönemler, genç bir arkadaşım Bandırma Lisesi’ne öğretmen olarak tayin oldu. Tayin olduğu Bandırma Lisesi’nde Ocaklar köyünde oturan arkadaşı var. Seni bizim köye götüreyim demiş. Gelmişler Erdek Ocaklar köyünü görmüş. Bana telefon etti. Ahmet abi çok güzel bir yer dedi tam kafanı dinleyeceğin çünkü o dönemde sıkıyönetim biraz da politikayla uğraşmıştık. Onun stresinden uzaklaşmak için bir sebep oldu. Geldim, gördüm ve kaldım.  Çok güzel bir yer. Doğası çok güzel.  Deniz, dağ ve orman hepsi iç içe bir yer. Havası çok güzel. Çok sakin, yemyeşil her taraf. Büyük binalar yok. Büyük yerleşim yeri değil ufak bir köy. Sessiz ve dingin bir köy. Kaldım. Macera böyle başladı.

M.Haluk YALÇINKAYA: Erdek’te günleriniz nasıl geçiyor?

Ahmet MEKİN: Erdek’te ki günlerim bana göre çok iyi. Bende çünkü sakinliği seven bir insanım. Gayet rahat, sessiz, sakin. Uyumlu insanlar var öyle büyük bir kavga, gürültü olmayan bir yer.  Gayet sakin geçiyor. Tabii bu arada kitap okuma saatlerim daha fazla oluyor. Onun dışında yürüyüş yapıyorum. Spor yapıyorum. Deniz zamanı denize giriyorum. Vaktim iyi geçiyor. Gayet rahat, sakin bir hayat yaşıyorum.

M.Haluk YALÇINKAYA: Türkiye’de ki yazarlardan hangileri ile daha çok samimi idiniz?                                                                                           Ahmet MEKİN:  Bizim dönemde ki o dönem yani 50’den sonra ki olan edebiyat çevresiyle çoğu ile arkadaştık. Ben zaten sinemadan ziyade edebiyatçılarla arkadaşlık yaptım. Ne yazık ki birçokları da aramızdan ayrıldılar. Benim küçüklükten beri kitap okuma alışkanlığım var. Arkadaşlıkları da büyük bir keyifti.          M.Haluk YALÇINKAYA:Edebiyatçılarla daha çok samimiydiniz?

Ahmet MEKİN:  Şimdi aklınıza gelen bütün edebiyatçıları tanıyorum. Aziz Nesin’den Kemal Tahir’inden Orhan Kemal’i Yaşar Kemal çok iyi dostum. Orhan Kemal çok iyi dostum. Yani aklına gelebilecek Tarık Dursun çok iyi dostum. Bütün şimdi aklıma gelen bir sürü yazar var. Hepsiyle arkadaşlık ettim. Yaşar Kemal’le komşu olduk bir dönem. Saatlerce onun hikayelerini dinliyordum. O yazmadan önce kafasında tasarladığı şeyi anlatır. İşte bir saat iki saat üç saat anlatır. Yani çok iç içe bir arkadaşlıklığım oldu. Orhan Kemal keza, şairler Özdemir Asaf, Ece Ayhan hep bunlar arkadaşımdı. Yani ben daha çok onlarla arkadaşlık ettim ve edebiyatı sevdiğim için birde şanslıydım. Hepsiyle arkadaş oldum.

M.Haluk YALÇINKAYA: Yaşar Kemal’le bir anınız var mı?              

Ahmet MEKİN: Yaşar Kemal tabii yaşamın içerisindeki anılar. Her dakika beraber olduğumuz bir insan. Çok güzel anılarımız var. Fakat böyle anı deyince herkes enteresan bir şey bekliyor. Halbuki bizim ki arkadaşlık iyi bir arkadaşlık. Tabii bazı şeylerde eleştirdiğimiz taraflar oluyor. Mesela ben Yaşar Kemal’in kendisine de söyledim kitaplarından romanlarından iyi sinema yapılmayacağını söyledim. Çünkü Yaşar Kemal’in çok uzun uzun tasvirleri var. Betimlemeler, sayfalarca anlattığı şeyler var.  Mesela Anavarza’da bir çiçeğin çıkışını ve büyümesini anlatıyor 20-30 sayfa. Sinema da mümkün değil bunu yapamıyorsunuz. Yani sinemaya bu tür şeyleri aktarmak zor. Onun için bu konuda bir iki kere konuşmuştuk Yaşar Kemal’le. Sinema biliyorsunuz hareket isteyen bir şey. O belgesel gibi olur yani bir çiçeğin başlangıcı, tomurcuk halinden çiçeğe dönüşü uzun uzun anlatamazsınız. Beklemek lazım. O çiçeği açtırmak lazım. Böyle bir şey olmayacağına göre o uzun şeylerin yapılmayacağını söylemiştim. O da hak verdi galiba sinemada bunların biraz zor olduğunu. Çünkü Yaşar Kemal’in romanlarından filmler yapıldı. Mesela İnce Memed. İnce Memed ilk önce Kemal Film satın almıştı. Kemal Film yapamadı. Uzun süre Kemal Film’de kaldı. Sonra Erman Film aldı. O da yapamadı. Sonra hiç umulmayan bir şey Peter Ustinov diye birisi bir dünya çapında ünlü bir oyuncu o aldı ve Yugoslavya’da çekti filmi. Ve İnce Memed hiç ses yapmadı. Dünya’da da yapmadı. Ve zaten onu ancak Türkiye ve Türk insanları ile yapmak lazım. Yönetmeni de Türk olması lazım. Yaşayan insanları bilmesi lazım ülkeyi bilmeli yani yöreyi bilmesi lazım İnce Memed’i anlatmak için.

M.Haluk YALÇINKAYA: Roman edebiyat uyarlaması film olur? Ya da sizce o filmler başarılı mı?                                                                                Ahmet MEKİN: Birçok şey yapıldı hatta iş yapanda oldu Aşk-ı Memnu gibi birtakım işler yapıldı. Başarılı da oldu. Ama yapılması yapılmaması diye bir şey yok. Onu sinemaya uyarlamak mesela Al Yazmalım Aytmatov’un yazdığı hikayeyle birebir örtüşmüyor. Burada Ali Özgentürk’ün senaryosu öne çıkıyor. Ali Özgentürk senaryosunu yazdı ve o senaryoya göre yapıldı. Hatta Aytmatov Türkiye’ye geldiği zaman hatta Rusya’da filmi seyrettikten sonra kabullenmiş ve daha iyi olduğunu da söylemiş.

M.Haluk YALÇINKAYA: Sinemaya ilk nerede gittiniz?

Ahmet MEKİN: Çocukken Bakırköy’de. Muhsin Ertuğrul’un bir filmiydi herhalde. Belki kovboy filmi de olabilir eski Amerikan kovboy filmi idi.                         M.Haluk YALÇINKAYA: Karslı olduğunuz söyleniyor                                              

Ahmet MEKİN: Karslı değilim. Bir kere benim köküm tamamı batıdan gelme yani Balkanlardan. Anadolu ile hiçbir bağım yok. Karslı demeleri beni memnun eder. O da ülkemizin bir parçası. Karslı değilim ama herhalde benim adıma birisi internette bir sayfa yapmış. Kimin yaptığını da bilmiyorum. Ben bunu savcılığa da söyledim. Karslı değilim ama olursam da memnun olurdum yani bunda bir sıkıntı yok.

M.Haluk YALÇINKAYA: Kenan Pars ile beraber sinemaya başlamışsınız. O sizi sinemaya sokmuş. Bu yanlış bir bilgi mi?                                       Ahmet MEKİN: Yanlış. Kenan Pars abimiz, bizim büyüğümüz. Kenan Pars’la ben eskiden beri tanışıyoruz zaten Bakırköylüyüz. Bakırköy’ü biliyorsunuz eski tabirle çok memba yetiştiren bir yer birçok oyuncu, sanatçı Bakırköy’den çıkmadır. Kenan pars tanıdığımız bir abimiz. Ve hepimizin arkadaşı Kenan Pars bizden de bir hayli büyük yaş olarak. İşte o zamanlar onun ufak bir dükkânı vardı. Filmciler oraya gidip geliyorlar. Kenan’a geliyorlar orada beni görüyorlar ondan sonra birileri filmde oynatalım diyor. O zamanlar düzgün bir fiziğim var sporcuyum biraz da yakışıklıydım herhalde. Kenan da pek sinemayla ilgilenmiyor diyor çünkü Kenan bana daha önceden söyledi film de oynamak ister misin gibi şeyler bende istemem dedim. Sinemayla pek ilgim yok. Sonra adamlar bu işi ciddiye almışlar Kenan Pars’a bir mektupla para göndermişler. O çocuğu filmde oynatmak istiyoruz avans olarakta 500 lira gönderiyoruz. Bizde Kenan Pars’la dükkanında oturuyoruz. Kenan mektubu benim önüme koydu. O arkadaşı filmde oynamaya ikna edersen 500 lira avans gönderiyoruz diyor. O arada biraz mali sıkıntım vardı. O zaman 500 lira çok ilginç bir paraydı. Ondan sonra baya düşündüm yani birde şöyle bir şey var ben çevremde yerli filmleri eleştiren bir insan gibiydim. O zaman genç grubuz böyle yerli filmleri de eleştiriyoruz. Bende şey vardı arkadaşlar bana ne der? Ondan sonra bir kere alırım bir kere yaparım bir daha da yapmam dedim. Çünkü 500 lira büyük para. Neticede o 500 lirayı aldım. Ve biz Kenan Pars’la kardeş olarak oynamaya başladım. Hatta İzmir Kemalpaşa’da çekiliyordu film yolculuk arası trenle yolculuk yapıyoruz Bandırma’ya geldik Bandırma’dan da İzmir’e gidiyoruz trenle. Kenan bak dedi bu sinema çok ciddi bir iştir kamerayı görünce çok heyecanlanacaksın o senin düşündüğün gibi iş değil dedi. Yok dedim ilk çekilen şeyde senin kadar yapamazsam ben bir daha yapmayacağım bu işi dedim. Biraz da inatçıyım herhalde. Ondan sonra ilk planı çektiler. Kenan Pars’la kardeş oynuyoruz. Kameran rahmetli Enver Burçkin, Atatürk’ün falan filmlerini çeken kameraman büyüğümüz. Nasıl oldu dedim. Yönetmen de kardeşi. Harikasın oğlum harikasın dedi. Kenan’a döndüm ne haber dedim. Ve sinema da kaldık.

M.Haluk YALÇINKAYA:  Al Yazmalım filmi hakkında ne diyeceksiniz?

Ahmet MEKİN: Al Yazmalım biliyorsunuz 45 sene oldu çekildi. 77’de çekilmişti. Hala gündem de olan bir film. Birçok nesil seyrettiler. Benimle konuşanlar hep bunu söylüyorlar. Bakıyorsunuz 15 yaşında bir çocukta söylüyor 30 yaşında ki bir insan da söylüyor 40 yaşında 50 yaşında bir insan da söylüyor 70 yaşında ki bir insan da söylüyor. Bence dünya da bir rekordur Al Yazmalım. 45 senedir hiç vizyondan inmedi. Hala Türkiye’de her hafta bir kanalda oynuyor. Ve seyircisi var. O bakımdan çok ilginç ve önemli bir film. İnsanların çok beğendiği çok kendini hissettiği bir film.

M.Haluk YALÇINKAYA: Sinema kariyerinizde sizin en çok beğendiğiniz rol ya da oynadığınız konu hangisi?                                                            Ahmet MEKİN: Buna örnek Al Yazmalım da gösterilebilir ama Al Yazmalım’dan başka filmlerde var. Yani ben psikolojik ağırlıklı filmleri daha çok sevdim. Mesela bir film yaptım “Kavanozdaki Adam” diye bu çok enteresan bir dizi film yaptım.

M.Haluk YALÇINKAYA: Hocam peki sizin sinemaya bakış açınız nedir? Sinema sizin için ne ifade ediyor?

Ahmet MEKİN: Sinema benim için büyük bir kitle iletişim aracı.  İlk zamanlarda bununla ilgili Mustafa Kemal’in de bir sözü var. Sinemaya dikkate edelim arkadaşlar diyor. Dünya da ki ülkeleri birbirine yakınlaştıran birleştiren bir sanat dalı diyor. Onun için bende böyle biraz daha sanatsal yanı iyi olan filmleri seviyorum.

M.Haluk YALÇINKAYA: Hocam peki Yeşilçam sineması ve şu an ki sinemayı karşılaştırırsanız ya da Yeşilçam sineması nasıldı şimdi ki sinema nasıl?

Ahmet MEKİN: Şimdi tabii büyük bir değişim oldu. Hem yapımda hem teknik olarak hem yapılan konular hakkında bayağı değişiklikler oldu. Şimdi her jenerasyonun kendine has düşünceleri var. Ona göre birtakım şeyler değişti. Eskiden çok zor koşullarda çekilen filmler vardı.Hatta amatör profesyoneldik biz. Yani yeri geldiği zaman sette setçilerin yardıma ihtiyacı olduğu zaman set ekibinin yaptığı işleri bizde yapmaya çalışıyorduk yeri geldiğinde kamera karşısında hem rol yapıyorsunuz hem bir yere taşınacağınız zaman çanta falan bulup taşınıyorsunuz. Yani öyle bir amatör heyecanıyla çalışıyorduk. Güzel bir heyecan. Şimdi tarz tamamen değişti. Müthiş bir gelişme var. Neticede sinema sinemadır. Birisi bu şekilde yapar birisi şu şekilde yapar.

M.Haluk YALÇINKAYA: Şimdiye kadar oynadığınız rollerde ya da şimdi keşke şunu da oynasaydım dediğiniz rol var mı?                                   Ahmet MEKİN: Keşke şunu da oynasaydım dediğim belki oldu ama böyle yapsaydım iyi olurdu dediğim oldu.

M.Haluk YALÇINKAYA: Hocam, kız kardeşiniz  Tarık Akan’la sınıf arkadaşıymış. Sizin arkadaşınızmış galiba. Ahmet MEKİN: Evet. Tarık Akan Bakırköylü. Ayrıca kız kardeşim vardı onunla da okuldan arkadaştı. Aynı dönem okudular.  Tarık’ı tanıyorum da beraber aynı şeyleri düşünmeye başladığımız sonra ki dönemde yani Tarık’ın Yılmaz’la çalışmaya başladıktan sonra ki değişimiyle oldu. Aşağı yukarı 20 yaş fark var aramızda. Yalnız sinemada ki güzel insanlardan biri Tarık. Akıllı, iyi, sağlam çok sevdiğim bir arkadaşım.

M.Haluk YALÇINKAYA: Yılmaz Güney’in sinemaya girişi hakkında neler söylersiniz?                                                                                                        Ahmet MEKİN: Yılmaz bizden sonra ki dönem sinemaya geldi. İlk önce İrfan Atasoy’la Yılmaz Adana’dan geldiler. Atıf’ın yanında ilk önce çalıştılar. Yönetmen yardımcılığı olarak başladı. Sonra filmde oynadı. Ondan sonra da kaldı iyi de oldu.  Yılmaz Güney anasından sinema yeteneği ile doğmuş bir çocuk. Sinemaya gerçekten büyük bir tutkusu vardı. Yani hakkettiği şeyi yaptı. O ünü yaptı. Yani sinemacı olarak doğmuş bu adam. Her türlü mücadeleyi veriyor. Açlığa, tokluğa, her türlü zorluğa direniyor. Onun için söylüyorum. Bunu birebir yaşadım.

M.Haluk YALÇINKAYA: Hocam bir müddet tiyatro ile ilgilendiniz.

Ahmet MEKİN: İlk önce Güngör Dilmen’in yazdığı bir oyun vardı. İttihat ve Terakki diye bir oyun. Orada Cemal Paşa’yı oynamak için teklif getirdiler. Peki dedim oynarım. Sonra Genco Erkal’la Abdülcanbaz diye bir roman vardı Turhan Selçuk’un. Onu oynadım. Onda bir sezon oynadım. Tiyatro çok vaktini alıyor insanın. Gündüz provaları, gece oyunları.

M.Haluk YALÇINKAYA: Dünyaya bakış açınızı biraz açıklar mısınız?                                   

Ahmet MEKİN: Biz Mustafa Kemal döneminde doğduk, büyüdük. Bir kere babadan gelme Mustafa Kemalcilik var. İnsanlar hakkettikleri şekilde yaşasınlar. Birilerinin güdümünde yaşamasınlar. Bağımsız olsunlar. Dünya görüşümüz bu.

M.Haluk YALÇINKAYA: Biyografinizi ya da Belgesel  düşünüyor musunuz ? Ahmet MEKİN: Yaşanmışlıklar bende kalsın. Çok şey yaşıyoruz, çok şey görüyoruz.

Usta bir sanatçı ile böyle samimi roportaj yaptığı için önce Nizam Eren’e ve ustad Ahmet Mekin’e çok teşekkür ederim.

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.