Akile Artun

06.04.2022
A+
A-

Söz, fasıl musikisinin ve taksimin layıkıyla icra edilmesi ve yorumlanmasından açıldığında akla gelmesi gereken ilk isim kuşkusuz Hakkı Derman’dır.

Nilüfer Belediyesi

Derman sadece sözü edilen alanlarda değil, Osmanlı Musikisi’ne birikim ve donanımı önemseyen hanende yönlendirme, onları yetiştirme konusunda da önemli bir yerde durmaktadır.

Piyanonun karşısına beş yaşında geçen, konservatuvarda şan eğitimi alan Akile Artun, bu nadirattandır.

Subay olan kocasıyla Siirt’e giden ve bu şehirde müzik öğretmenliği görevi de üstlenen Artun, gözlerini dünyaya açtığı İstanbul’a döndüğünde Derman’ın teşvikiyle Osmanlı Musikisi’ne direksiyon kırmıştır.

Derman’ın teşviki, Nurullah Ataç’la özdeşleşen Zar atma fiilini akla getirebilir çünkü Ataç zarını, sadece Türkçe şiirin değil, dünya şiirinin kıymetlilerinden Turgut Uyar için atmıştır.

Artun, Derman’ı hayal kırıklığına uğratmamış, bu gayretinin karşılığını da unutularak almıştır.

Sözü edilen hakikat sadece Artun değil, onunla aynı yörüngede ilerleyen Lale ve Nerkis İpekçi, Sabite Tur Gülerman, Deniz Kızı Eftelya ve adları anılan kıymetlilerin düşüncelerini 1980’lere ulaştıran Özdal Orhon için de geçerlidir.

İlk konserini, cumhuriyetin Türkiye’de ilan edilişinin onuncu yılında veren Artun, Safiye Ayla Targan kadar ön planda olmamıştır.

Paşa torunu olsa da bürokrasiyle iyi geçinmeye çalışmayan; Refik Fersan, Selahattin Pınar, Yesari Asım Arsoy gibi kilometre taşlarının derslerine katılan Artun, seçkin olduğu kadar, sivil bir müziği icra etmek ve yorumlamak için ter dökmüştür.

Subay olan kocasıyla yolunu düşürdüğü, Siirt’teTürk Halk Müziği’yle de ilgilendiğini, sözü edilen müziğin ziyadesiyle gırtlak nağmesi isteyen eserlerini seslendirerek belgeleyen Artun, sadece Osmanlı Musikisi değil, Türk Halk Müziği’nin de seçkin örneklerini repertuarına dâhil etmiştir.

Arka planında şan eğitiminin olduğunu, hayat verdiği her eserde hissettiren Artun, Osmanlı Musikisi veTürk Halk Müziği eserlerini, bir Arya’yı dinleyicisiyle paylaşıyormuş  gibi seslendirse de, operanın, diğer türleri tahakküm altına almasına izin vermemiş, dinleyicisini türler arasında gerçekleştirdiği seyahate çıkarmıştır.

Farklı bir seyahate katılmanın heyecanını iliklerinde hisseden dinleyici, odaklandığı sesin, müzik yanında edebiyat birikimiyle,  bünyesinde birden fazla hikâye barındıran uzun soluklu bir şiiri, zarafetten taviz vermeden kalbine ve belleğine nakışladığını idrak etmekten kendisini alamayacaktır.

Artun, hissetmekle yetinmeyen, idrak etme kabiliyeti de olan, sulu duygusallığın olabildiğince uzağında duran dinleyiciye, aynı özellikteki sesini hediye ederek, 1995’in 20 Haziran’ında bu dünyadan göçmüştür.

Üzerine ölü toprağı serpilen, aslında, içinde Akile Artun’un da bulunduğu kültürel birikimdir ve bu birikim, külü mangalda bırakmayan işgüzarların elinde kaldıkça, kendisini yok saymaktan kurtulamayacaktır.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.