Aynadaki sen

18.09.2022
A+
A-

Kendini bildi bileli bilmiyordu Hale. Bir evin içinde yaşayan, çalışanlardan başka kimseyi görmeyen, görmeye vakti olmayan biriydi o. Belki de vakti yaratmak istemiyordu. Hep bi eksikliği vardı, ne parasıydı eksik olan ne de sevgi ne de başka bir şey. Bir şekil de bir zamanlar, belki doğduğundan beri, bir yerinden kırılan şey özgüveniydi. O bilinmeyen andan beri en son iki yaşındayken görmüştü kendini aynada. Bir daha da ne ayna görmüştü ne de bir aynada kendini. Evine bile koymamıştı bir küçük ayna. Cam da yansıması bile olmuyordu, hep perdeler çekili yaşardı. Bir yerden sonra dünyaya da kapatmıştı perdelerini ta ki bu sabaha kadar. Duydu ki kapının önünde kara kalem çizen bir çocuk tüm mahallenin suratlarını çiziyor, merakından çatlamasına ramak kala  ev çalışanı, akranı Sibel itmişti onu kapı dışarı, pat diye kendini dışarıda bulan Hale, oğlanın önüne düşüvermişti. Utangaçlığından yanakları al al, dudakları kiraz kesilmişti, sarı bukleleri iyice önüne dökülüp, damla damla terler süzülmüştü şakaklarından çenesine, orasından göğüs çatalına… Pembe elbisesinden dışarı fırlayacak gibiydi göğüsleri, kalbi öylesine çarpıyordu dışarıdan, bakılınca anlaşılıyordu.

Bu heyecanı, çizilen resme kadar sürdü. Oğlanın çizdiği, masum, saf, iri göğüslü, sarışın kız tam da kendisiyken, bunu gören Hale;

Sen insanlarla alay etmeye utanmıyor musun diyip kâğıdı yere atıp üstünde tepindi, ardından evine fırladı, perdelerinin ardına.

İki gün sonra evine isimsiz, bir hediye, devasa bir hediye geldi. İçinde bir not;

“Bu aynayı, sana yolluyorum sarı lülelim. Bak, bak da kimseyle dalga geçmediğimi ve kendinin ne kadar kusursuz olduğunu gör” yazıyordu. Ancak  kendisiyle alay edildiğini düşünen ve bunu kaldıramayan Hale o günden beri bulunamıyordu.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.