Deli Selim

28.04.2021
A+
A-

Mustafa Kandıralı’dan Hüsnü Şenlendirici’ye; Selim Sesler’den Serkan Çağrı’ya kadar klarinette yoğunlaşan enstrümanistler onu Caz Müziği’yle buluşturmayı denemişlerdir. Asıl adı Selim Kızılcıklılar olan Deli Selim’in elinde ise buluşma, yerini yoğunlaşmaya bırakmıştır.

Hollanda’da verdiği konserlerde Caz’a gönül düşüren müzisyenlerin dikkatini çeken Deli Selim’in hayatının, sesini Üsküp’ten dünyaya yükselten Esma Redzopova’yla ortak paydada buluştuğunu vurgulamak mümkündür. Zira iki müzisyen de, Romanlığın değil, Çingeneliğin izini sürmekle birlikte, içinden geldikleri kültürün enternasyonal perspektif geliştirmeye müsait olduğunu bilerek ilerlemişlerdir.

Redzopova için Üsküp Makedonya’nın bir şehri değildir. Deli Selim’in nazarında da Edirne Marmara Bölgesi ve dolayısıyla Türkiye’yle sınırlandırılamaz.

Bu şekilde bir manzara ortadayken, enternasyonal perspektif geliştirme üzerine dirsek çürütenlerin, cümlelerinde bu iki isme yer vermemeleri, sadece, disiplinler arası ilişkilerden yeterince nasiplenememeye bağlanamaz. Avrupamerkezci söylemden icazet almaktan kurtulamama sorunun da onlara odaklanmayı engellediği söylenmelidir.

Bu söylem Çingeneyi Roman olarak görerek onu sınırları bir yere sıkıştırmaktadır. Çingenenin enternasyonal perspektif geliştirmesi umurunda bile değildir çünkü neoliberal zihniyeti enternasyonal perspektifi etkisizleştirmek için devreye yerleştirmiştir. Araştırmacı ve incelemecilerin çoğunluğunun, Avrupamerkezci ve neoliberal söylemi kurcalamak işlerine gelmediği için Deli Selim ve Esma Redzepova klişenin hâkimiyetindeki cümlelerle tanıtılmışlardır.

Deli Selim’in kıymetinin bilincindeki Nesli Çölgeçen, 1990 yılında çektiği İmdat ile Zarife’de bestelerini kullanmakla sözü edilen araştırmacılardan daha geniş ufuklu olduğunu gözler önüne sermiştir. Zaten İmdat ile Zarife Çingeneyi Romanlaştırmaya çalışanları sarakaya alan bir çalışmadır.

Yavuz Turgul’un 1996 yılına kayıtlı işi Eşkıya’da da besteleri kullanılmıştır ama bu girişim kıymet bilme fiiliyle açıklanamaz çünkü hem Eşkıya, Turgul’un yönettiği, kırsala açılan diğer sinema filmlerinde olduğu gibi oryantalist iştahı kabartma adına gün yüzüne çıkarılmıştır, hem de Deli Selim’in besteleri süs bitkisi olmaktan öteye gidememiştir.

Selim Kızılcıklılar Deli sıfatını, deliliğin dâhilik ve veliliği bir arada barındırdığını bilerek kullanmış ancak, tevazuyu elden bırakmadığı için kendisini dâhi bir virtüöz olarak görenlerin karşısında sessizliğini korumayı ihmal etmemiştir.

Sıfatı ve geliştirdiği söylemi dolayısıyla Nizipli Deli Mehmet Efendi’nin Çingene kültüründeki versiyonu olarak görülebilecek Deli Selim’i layıkıyla konumlandırmak için Türkiye’de deliliği MichelFoucault gibi çalışan isimlerin çoğalmaları gerekmektedir ancak bunun olmasını beklemek hayal pilavını yemekten farksızdır çünkü yukarıda da vurgulandığı gibi Türkiye’deki araştırmacı ve incelemeci, Avrupamerkezci ve neoliberal söylemin zincirlerinden uzak duramamaktadır. Bu zincirler de onun deliliğe değil, akıllı, normal ve standart olmaya methiye üstüne methiye dizmesini istemektedir.

 

 

 

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.