Didem Madak-1

09.08.2021
A+
A-

Çocuğa ait dünyayı, “çocukluk” adını verdiği dönemle sınırlandıran, belirleyen erkekegemen düşünce sistemi; “gençlik” diye bir aşamadan söz ederek gencin, “yaşlılık” tan dem vurarak yaşlının soluk almaya çalıştığı alanı, müdahalesinin rotasını değiştirmeden yok etmek için çaba harcar. Bu düşünce sistemi; genç kız, kadın, erkek, anne ve baba olmak için de bir konumun olması ve o konumun istediklerinin yerine getirilmesi gerektiğini vurgular. İstek yerine getirilmediğinde ise, bu düşünce sisteminin yardımıyla konum, yok etme faaliyetini bu aşamalarda da yürütmeyi ihmal etmez.

Konum, ilk bakışta insanın önünü açtığı, daha geniş bir zeminde hareket etmeyi sağladığı izlenimini uyandırsa da, ilk bakışla yetinilmediğinde, bakış görüşle yer değiştirdiğinde ve derine doğru inildiğinde, ön açma çalışması yapılırken aslında bir taraftan kapatılma mesaisinin hızlandırıldığı, zeminin, genişlerken daralmaktan kurtulamadığı gerçeğiyle karşılaşılacaktır.

Dilin konformize edilmesine, dörtyol ağızlarından çıkmaz sokaklara uzanan köprüler kurarak karşı duran Didem  Madak okuru bu olabildiğince acı gerçekle yüzleştiren şiirler kaleme alan bir şairdir.

1970 yılında İzmir’de dünyaya gelen; ilk, orta, lise ve üniversite sıralarından bu şehirde geçen Madak, Türkiye’ye özgü “Modern” ve “Çağdaş” yaşantıyı istediği oranda ve tonda yaşadığı kabul edilen İzmir’in patolojik arka planının arkeolojisine girişen şiirler kaleme almıştır.

İzmir’e olan sevgisini, tutkusunu sıklıkla ifade eden Madak, bu sevginin nasıl bir yerde durduğunu, Grapon Kâğıtları adını verdiği ilk kitabındaki şiirlerde, özellikle, poetikasının kilit noktasında duran “Çalıkuşu’nun Z Raporu” başlıklı şiirinde açık bir şekilde göstermiştir.

İlk kitabı olan, 2000 yılında “İnkılâp Kitabevi Ödülü”nü alan, bu kitabevince yayımlanan “GraponKâğıtları”nda ve diğerlerinde Polyanna, Madak şiirinin sahnesinde daha çok görülmesine rağmen şairin, Çalıkuşu’nun psikososyal durumunu Polyanna’nın yardımıyla anlamaya çalıştığı gözlendiği için, “Çalıkuşu’nun Z Raporu”nun kilit noktada bulunduğunda ısrar edilmiştir.

Türkiye’ye özgü “Modern” ve “Çağdaş” bir vizyonu olduğu düşünülen bir şehrin nüfusuna kayıtlı olan bir şair bu vizyonun gizlediği patolojinin arkeolojisine girişirken, vizyonun nasıl bir vizyon olduğunu, patolojinin niçin gizlendiğini sorgulamak için “Çalıkuşu”nu seçerek ona bir “Z Raporu” hazırlamıştır.

“Çalıkuşu” genç Ulus-Devlet’in idealizasyona tabi tutulmuş bir neferidir. Genç ulus-devlet, aslında erkekegemen bir düşünce sistemi bina etmek için “idealizasyona tabi tutulmuş neferler” kümesi oluşturmuştur. Bu küme, itaat etme konusunda zorluk çıkarmayacağına inanılan kadınlara daha fazla yer vermeyi amaçlamıştır. “Çalıkuşu” da bu kümenin elemanlarındandır.

Aslında “Çalıkuşu” bu kümenin ilk ve kurucu elemanıdır. Zira onun bu isimle anılmasını sağlayan Reşat Nuri Güntekin genç Ulus-Devlet’in “idealizasyona tâbi tutulmuş bir neferi”dir. Konumu gereği Güntekin, “idealizasyona tâbi nefer”lerle içinde bulunduğu yapının gücüne güç katmak zorundadır.

Edebiyat Tarihi’nin sayfalarında “Hayatı, sanatı, eserleri” klişesine saplanmadan gezinen Madak, Güntekin’in böyle bir görevle kendisini sınırlandırmadığını, idealizasyonatâbilik şöyle dursun, ideal olmaktan ve gösterilmekten uzak durmaktan gurur duyan figürlere de can verdiğini, adeta bir tereddüt senfonisi mırıldanır ve dinler gibi dirsek de çürüttüğünü “Çalıkuşu” ve benzeri bir elin parmaklarını geçmeyecek eser ile dizgesinden uzaklaştığını, uzaklaştırıldığını öğrenince hem Güntekin’i hem dizgeyi sorgulamak için “Çalıkuşu”na yönelme zorunluluğunu  hissetmiştir.

Güntekin, “Çalıkuşu”ndan “idealizasyona tâbi bir nefer” yaratarak “Çalıkuşu”nu ve dolayısıyla kendisini erkekegemen düşünce sisteminin dizgesine dâhil ederek normalleştirmiştir. Madak; erkekegemen düşünce sistemi, bu sistem sayesinde sınırlarını belirleyen konumlar ve normalleştirme zincirinden duyduğu rahatsızlıkla “Çalıkuşu” ve dolayısıyla yazarına yeni bir sayfa açmak için raporunu hazırlamıştır.

“İdealizasyona tâbi neferler” “Modern ve “Çağdaş” vizyona sahip yerler çoğaltmak için bu konuma getirilmişlerdir. Konumları gereği arka plan sorgulamak gibi bir lüksleri yoktur. Madak, bu vizyona sahip bir şehirden çıkarak, şehrinin arka planındaki patolojinin arkeolojisine girişerek şehrine nasıl bir sevgi beslediğini sergilemiştir.

Dizelerini dörtyol ağızlarında tıknefes kalmayarak kaleme almaya başlayan, şiirin gövdesine geldiğinde çıkmaz sokaklarda derin bir soluk alan ve şiiri de bu soluktan nasiplendirenMadak, sadece “idealizasyona tâbi bir nefer” olmayı değil, erkekegemen düşünce sistemini ve onun konumlara yönelik çıkarımlarını reddettiği, bu düşünce sisteminin ve konumlarının dilinin bir taraftan konformizme hizmet ettiğine inandığı için dilin konoformize edilmesine müdahalede bu yöntemi tercih etmiştir. Raporu, müdahalesini somutlaştırmak için gün yüzüne çıkarmıştır.

“Çalıkuşu”nun ve onun izini sürenlerin, erkekegemen düşünce sistemi ve onun sınır düşkünü konumlarının refakatinde ilerlerken, konformizm dışında oryantalizm de özümsemek zorunda kalmalarının ve nice Zeyniler vücuda getirmek için ter dökmelerinin onlara normalliklerini de idealize ettirmesinden daha fazla rahatsız oluşu raporun dilini keskinleştirmesini sağlamıştır.

“Çalıkuşu”nun içindeki ve dışındaki fazlalıkları çıkaran Madak, Polyanna’dan yardım aldığı için istediği ve beklediği sonuca ulaşabilmiştir. Bu arada Polyanna’yı da kısır bir dağarcığa mahkûmiyeti kabullenen psikologların ve psikoterapistlerin kalıptan kalıba sokmaktan bıkmadıkları bu bir başka roman figürünü de yeniden konumlandırmıştır.

Polyanna’nın ruhunu çizen keskin uçlu hançerin “Çalıkuşu” nu es geçmediğinin bilinciyle Madak, “buraya” ait bir roman figürünü, “buraya” artık hiç de yabancı olmayan bir roman figüründen destek alarak okumuş ve bu iki roman figürünü, diğer kitaplara uzanırken de yanından ayırmamıştır.

“Çalıkuşu” ve “Polyanna” Madak, “reel” ve bir o kadar da “nesnel” hayatı dillendirirken de ayrı yerlerde mesken tutmamışlardır.

“Reel ve bir o kadar da “nesnel” hayatın içine aktığında, kendilerine ister; “çocuk”, “genç”, yaşlı”; isterse; “genç kız”, “erkek”, “anne”, “baba” denilsin, hemen herkesin, “Çalıkuşu” ve “Polyanna” gibi, fazlalıkları, kamburları; zorunluluğu alışkanlığa dönüştürmeyi zaman tutsağı olarak taşımayı öğrendiklerini, bu durumlarından hiçbir şekilde şikâyetçi olmadıklarını görecek ancak şaşırmayacaktır. Çünkü bu insanlar ne kadarının “reel”, ne kadarının “nesnel” olduğunun ayırdına varamadıkları bir hayata, erkekegemen düşünce sistemi ve onun konumlarının eşliğinde edilginleştirilmek gibi tek bir tercihe tutunarak atılmışlardır. Bu zorunluluk zinciri, onları normalleştirdiği için Madak, yol arkadaşlarına uyguladığı tekniğin imkânlarından, yol arkadaşlarından esin alarak onları da yararlandırmıştır.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.