Dünyaya güzel bir iz… ‘Mutlu Kediler Sokağı’

Dünyaya güzel bir iz… ‘Mutlu Kediler Sokağı’
28.03.2024
A+
A-

İlk çocuk kitabını okuyucularıyla buluşturan Başak Bozkurt Baykan ile henüz sıcağı sıcağını basılan Mutlu Kediler Sokağı isimli hikaye kitabı üzerine bir röportaj gerçekleştirdik. Hassas bir içerikle, çocuk edebiyatına yeni bir eser kazandıran yazar Baykan, kitabını yazarken pedagojik açıdan birçok konuya da önem verdiğini söyledi.

Kitabında dört ana kahraman kurgulayan Baykan, “Kitabı yazarken, ana tema her ne kadar sokak hayvanlarına iyi davranılması olsa da, aile içi ilişkilere de dikkat çekmek istedim. Gün içi meşguliyetlerimiz sebebiyle bazı şeyleri fark etmeyebiliyoruz. İletişimde aksaklıklar olabiliyor. Hem buna değindim hem de ailecek sofraya oturmanın önemini yansıtmak istedim. Araştırmalar bize günde en az bir öğün ailecek yemek yemenin çocuk psikolojisinde önemli bir yeri olduğunu söylüyor. Aile içi iletişim, aile bireylerinin mutlu bir beraberlik içinde yaşaması, ayrıca, küçük çocukların annelerinden izin alması gerektiği hususuna özenle değindim” dedi.

Henüz yeni basılan ‘Mutlu Kediler Sokağı’ isimli çocuk kitabının yazarı olarak

seni tanıyabilir miyiz?

43 yaşındayım. Adanalıyım. 11 yaşındayken Bursa’ya geldik. Bursa’da kaldık.  Bir nevi Bursalı olduk. Ortaokul ve liseyi Namık Sözeri’de okudum.Uludağ Üniversitesi İşletme Bölümü’nü kazandım ama benim hevesim hiçbir zaman işletme okumak değildi. Adanalı olduğumuz için babamın her zaman bakış açışı şu şekildeydi: “Kız çocuğu her zaman okusun ve kolunda bir altın bilezik olsun. Çalışsın. Ama bunu yaparken benim gözümün önünde olsun. Kız çocuğu uzağa gitmesin” Yani koruyucu ve muhafazakâr bir babaydı. ‘Tamam’ dedim ama sonuçta Uludağ Üniversitesi işletme istediğim bir bölüm değildi.  Benim içimde her zaman bir yazma hevesi vardı. LisedeMüjgan Evren simli bir edebiyat öğretmenim vardı. Harika bir kadındı. Bize derslerde müfredat dışında Ümit Yaşar Oğuzcan’ın şiirlerini, mektuplarını, aşk mektuplarını getirirdi. Edebiyatla iç içe oluşum Müjgan Hoca sayesindedir. Aynı zamanda edebiyat hevesimin yanında öğretmenlik hevesim de vardı. Fakat işte babamdan dolayı bunlar benim içimde kaldı. Üniversitede farklı bir yola girdim. Hangi bölümde ve hangi üniversitede okuyacağımı babam seçti. Nerede çalışacağımı babam seçti. Sigorta şirketinde çalışmamı istedi. Hep kadınlara şöyle bakılır ya ‘işi garanti olsun bir yandan evini de idare etsin’.‘Kadınlar hep kontrol edilsin’ durumu hep aileden gelir ya. Biraz fazla korumacı bir anlayışla sarmalanmıştır kadın.

YAZMAK BENİM İÇİMDE ‘HEP BİR HEVESTİ

Tabi ben o dönemde isteklerim farklı;‘yazmak’ istiyorum, edebiyat ile uğraşmak istiyorum. Bir yandan öğretmenlik de yapmak istiyorum. Ama olmadı. Sonra evlilik çoluk çocuk derken, hayat da bir yandan akarken ben hayallerimi de gerçekleştirmek istiyorum tabii ki.  Bunun için önce Eskişehir’de Eğitim Gönülleri Vakfı’nda gönüllü öğretmenliğe başladım. Hoşuma gitti. Daha sonra Bursa’nın önemli gazetecilerinden Mehmet Ali Ekmekçi ile tanıştık.Ekmekçi o dönem Kent Bursa Gazetesi’nin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü görevini üstlenmişti. Böylelikle gazetede yazmaya başladım. Yola çıktığın zaman hayat senin önüne bazen kolaylaştırıcı bazen de zorlaştırıcı etkenler koyuyor. Yolunu da başka yöne götüren şeyler de koyuyor.İşte benim gazete yazarlığıyla yolumun kesişmesi edebiyatla içli dışlı olmam konusunda önemli bir alt yapıyı oluşturur.

Daha sonra ‘Bizim Anadolu’ diye ulusal ama küçük çapta bir gazete var.Bu gazetenin yazı işleri müdürü olan ve Milliyet’in eski yazarlarından Celal Demir ile yolum kesişti. Bir iki yazı yolladıktan sonra çok beğenildi yazdıklarım. Daha çok yazı yollamamı talep ettiler.  Siyasete hiç bulaşmadan güncel yazılar yazdım.  Fakat bu beni tatmin etmedi çünkü benim idealist bir tarafım da var.

GAZETE YAZARLIĞINDAN ÇOCUK EDEBİYATINA…

Çocuk edebiyatı hassas bir alan aslında. Sen büyük bir cesaret örneği göstererek bir çocuk kitabı yazdın. Ve taze taze matbaa baskısından çıktı ve satılmaya başlandı. ‘Mutlu Kediler Sokağı’ kitabının adı. Güzel ve canlı renklerden oluşan; resimli ve güzel anlatımlı bu kitabı yazma fikrini nasıl edindin? Çünkü alt yapını gazete yazarlığı azıcık siyaset ve muhalif içerikli yazılar oluştururken çocuk edebiyatına geçişin nasıl gerçekleşti? Nasıl aklına çocuk kitabı yazmak geldi?  Çünkü çoğu kişi çocuk kitabı yazmayı akıl etmez. Daha çok kendi anılarını, otobiyografisini falan yazmak için yola çıkar. Ya da kurgu bir hikâyeden yola çıkarak çeşitli romanlara rastlamak her zaman mümkünken, çocuk edebiyatı çok daha hassas bir alan. Özellik de bizim ülkemizde. Bu fikri nasıl oluşturdun?

Yıllarca değişik kurumlarda gönüllü öğretmenlik yaptığım için çocuklarla sürekli iç içe bir durumum vardı. Bu bana artı bir özellik kattı. Çocukların bakış açılarını, dünya ile nasıl iletişim kurduklarını, hayal dünyalarını onlarla beraber onların gözünden keşfetmeye başladım. O sırada da edebiyatla iç içe olmak için bir sürü eğitimler alıyordum. Boğaziçi ve İstanbul üniversitelerinde online derslere katıldım. Akademisyenlerden bazı özel dersler aldım. Yazarların atölyelerine katılarak edebiyat ayağını güçlendirmek istedim. Çocuklarla da iç içe olunca idealist tarafımda devreye girince dünyaya hem edebi nitelikli hem de çocuklara, insanlara; iyiliği, sevgiyi, vicdanlı olmayı gösterecek bir eser çıkarayım istedim. İki yönlü bir çalışma oluşturmak istedim. Hem edebi kalitesi yüksek hem de dünyaya güzel bir iz bırakacak bir kitap yazmak istedim.

Biz bir sokak hayvanı evlat edindik. Dışarıdaydı ve çenesi kırık dökük kötü bir şekilde bulmuştuk onu. Daha sonra oğlum ile kedi arasında bağı gözlemlediğim süreçte bir fikir edindim. ‘Bu bağdan çok güzel bir şey çıkartırım’ diye düşündüm.  Bu şekilde yazma kararı aldım.

Yazma aşaması ne kadar sürdü peki?

Yazma süresi aslında fazla değil. 1-2 ay kadar bir zaman aldı.

Ama fikri oluşturmak yıllarını mı aldı?

Tabii ki çok zaman aldı. Çünkü çocuklarda bir yandan vicdan, merhamet, sevgi gibi duyguları uyandırmak istiyorum.

Çünkü bizim ülkemizde özellikle çok fazla çocuk istismarı diyebileceğimiz, asla çocuklara uygun olmayan, çocukların bilincine işleyen sübliminal mesajlı çalışmalar var maalesef…

İşte bu hususta tabii ki ailelerin de bilinçlenmesi gerekiyor. Çünkü çeşitli görüntülerin ve kelimelerin arasına yerleştirilmiş hiç de hoş olmayan çalışmalar mevcut. İşte sen kitabını yazarken nelere dikkat ettin?

Ben bu tarz şeylere çok dikkat ettim.Öyküm hazırdı zaten. Jale Sancak isimli bir hocanın atölyelerine katılırken, ince dokunuşları öğrendim. Atölyemizde şansımıza bir çocuk psikoloğu vardı.  Benim için bu kitap çok büyük bir avantaj oldu. Çocukla ilgili bir şey yaptığında bir proje ortaya koyduğunda dikkat edilmesi gereken unsurlar var. Çünkü çocuk edebiyatı en zorudur. Resimlenmesine en ufak bir kelimeye dikkat etmek lazım. Çünkü çocuğun bilinçaltında farklı bir kodlamaya yol açabilir. Çocuk psikoloğu ile yolumun kesişmesi hikayeme çok şey kattı. Böylelikle yazacağım öykü güzel ve temiz bir yol aldı.

HER AŞAMASINI BEN PLANLADIM

Resimlendirmede kimden yardım aldın?

İllüstrasyonlarda en çok ruhu olanlarını tercih ettik. Kalbine hitap eden sana geçen duyguları barındırır, bazı resimlerin yer almasını çok istedim. Pakistanlı bir kızın çizdiklerinde de tam da bu istediğim vardı. Ben de kendisiyle çalışmayı uygun gördüm. İçten gelerek yaptığını düşünüyorum. Ben ilk önce kendisine kabataslak çizerek; bölüm bölüm, konu konu belirterek kendisine gönderdim ve o da daha profesyonel bir şekilde bu güzel canlı ve duygu dolu çizimleri gerçekleştirdi.Kendisiyle İngilizce konuşarak anlaştığımız için öyküyü ilk önce İngilizce’ye çevirdim. Ve hangi bölümleri resimleyeceğini belirterek ve basit bir şekilde çizerek ona gönderdim. Kapaktan tut da içerisindeki tüm renklere kadar tüm resimlerde ne olması gerektiğini belirten bir taslak çizdim kendisine. ’Çocuğa bu ifadeyi verelim işte kediye şu ifadeyi verelim’ şeklinde rengarenk olsun işte çocuklar baktığında mutlu baksınlar istedim.

Kitaptaki kahramanların isimleri de çok ilginç. Şuşu, Meço, Homur bey, Minnoş

Dört ana karakterimiz var. Kedimiz Minnoş, naif bir kedi. Annemiz Şuşu Hanım, kendi öz bakımını seven bir yandan telefonuna da zaman ayıran bir anne. Ama bazen biz ihmal edebiliyoruz.İşte burada da ev içerisinde bir ihmal söz konusu.İletişim kopukluğu söz konusu.Homur Bey de tipik çalışkan bir baba. Biraz mızmız ve homurdanıyor ve işine fazla odaklı biri. İşte bu yüzden o da ihmal edebiliyor. Meço da ismine vurgu katmak istedim. Çocukların da aklında tutması kolay olsun diye kısa bir isim olmasını tercih ettim. Afacan, yaramaz, küçük ve yalnız bir çocuk… Yapmak istediğim şey aslında şuydu: edebiyat, tiyatro gibi alanlarda bir çatışma yaratılır ve bu çatışmanın bir sonucu olur. Fakat çocuk edebiyatında bu çatışmayı çok daha yumuşak tutmamız gerekiyor. Çocuk, afacanlık yaparken pencereden kedinin durumunu görüyor ve empati kuruyor, üzülüyor.

AİLE İÇİ İLETİŞİM VE BİRLİK İÇERİSİNDE MUTLU YAŞAMAK…

İşte bu bağlamda kitabı yazarken, ana tema her ne kadar sokak hayvanlarına iyi davranılması olsa da, aile içi ilişkilere de dikkat çekmek istedim. Gün içi meşguliyetlerimiz sebebiyle bazı şeyleri fark etmeyebiliyoruz. İletişimde aksaklıklar olabiliyor. Hem buna değindim hem de ailecek sofraya oturmanın önemini yansıtmak istedim. Araştırmalar bize günde en az bir öğün ailecek yemek yemenin çocuk psikolojisinde önemli bir yeri olduğunu söylüyor. Aile içi iletişim, aile bireylerinin mutlu bir beraberlik içinde yaşaması, ayrıca, küçük çocukların annelerinden izin alması gerektiği hususuna özenle değindim.

Pedagojik açıdan iki şeye dikkat ettim:

Şimdi kedi anneyi gördü ve dışarı çıktı ya, işte ben de kedinin evin önünden uzaklaşmamasına dikkat ettim. Eğer uzaklaşırsa çocuk bilinçaltında şunu düşünür; ‘ben de evimden uzağa giderim’ bunun meydana gelmemesi için kediyi görüş mesafesi olacak şekilde kurguladım. Çocuk da evden çıkmadan önce mutlaka annesine söylüyor. Dışarıdaki sokak hayvanlarını besleyecekler ya anneden izin istedi. Kediyle beraber arkadaş oldular ve aralarında doğru düzgün bir iletişim başladı. Sokaktaki diğer aç kedileri de yine evin önünde beslemeye başladılar. Renklendirmelerde en çok şunlara önem gösterdim; hem çocukların içini ısıtan güzel renkler olsun hem de sevgi merhamet gibi mesajları olsun… Bir de sokak hayvanlarını beslerken şu yanlış yapılıyor; artık yemekler veriliyor. Balık kılçığı ve tavukların o incecik kemikleri aslında hayvanların bağırsaklarını deler… “İşte resimlerde de görüldüğü üzere mama ile besleyelim” şeklinde bir mesajı da vermek istedim. Sonuçta mutlu bir son oldu.

 

İkinci bir kitap gelecek mi?

İkinci kitapta karakterlerimiz yine aynı olur. Ama farklı bir konuyu ele almak istiyorum. İkinci kitapta işleyeceğim konu akran zorbalığı olacak.

Sevdiğin başucu yazarların kimlerdir?

Çocuk edebiyatını katmayalım.Başucu yazar olarak söyleyebileceğim isimlerdir bunlar. O hep ordadır her zaman okumak istersin. Tekrar tekrar dönmek istersin o yazarın kitaplarına o senin başucu yazarındır çünkü. Bu benim yazarım diyebileceğim kişi HansFallada,Tolstoy ve bir de Calvino’yu çok severim. Benim gözümde başka bir dünyadır onlar.

Yazmak isteyen insanlara vereceğin tavsiye var mı? Senin gibi bu hayali kovalayanlara özellikle gençlere bir öğüdün var mı?

Çok okumaları gerek. Bir de size durmadan yapamayacağınızı söyleyecekler ve sürekli eksiklerinizi vurgulayacaklar. Hiçbir şekilde kulak asmamaları gerekiyor bu söylemlere. Sürekli yazmak ve eli aktif tutmak gerekiyor. Bilgisayar başında değil ama küçük bir deftere günlük notlar alarak zihni her daim beslemiş olurlar. Böylelikle kendi üslubunu ve çizgini belirlemek için,bu bahsettiklerimin, çok yardımı olacaktır.

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.