Eğitimde tartışmalı değişiklik

Bursa’da eğitim camiasının yakından takip ettiği zorunlu lise eğitimi reformu tartışmaları, Eğitim İş Bursa Şube Başkanı Özkan Rona’nın Kent Bursa Gazetesi’ne yaptığı kapsamlı açıklamalarla yeni bir boyut kazandı.
MELİKE TİMUR / ÖZEL HABER
Rona, gündemdeki muhtemel değişikliklerin ardındaki niyetleri ve olası sonuçlarını detaylı bir şekilde değerlendirirken, asıl odaklanılması gereken noktanın Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) uzun yıllardır süregelen 12 yıllık zorunlu eğitim ilkesinden geri adım atma olasılığı olduğunu vurguladı. Rona, “Formülün adı ne olursa olsun, asıl tehlike bu temel haktan vazgeçilmesidir” diyerek konunun vahametine dikkat çekti.
PAYDAŞLARIN SESİ DUYULMUYOR” ELEŞTİRİSİ
Özkan Rona, modern eğitim sistemlerinin temelini oluşturan katılımcılık ilkesinin Türkiye’de göz ardı edildiğini sert bir dille eleştirdi. Bir ülkenin geleceğini şekillendiren böylesine kritik bir konuda, öğretmenler başta olmak üzere öğrenciler, veliler, eğitim bilimciler, akademisyenler, program geliştirme uzmanları ve sendikalar gibi tüm paydaşların görüşlerinin alınmasının zorunlu olduğunu savundu. Rona, “Dünyanın her yerinde bu tür köklü değişiklikler, geniş katılımlı tartışma süreçleriyle hayata geçirilirken, Türkiye’de maalesef tepeden inme kararlar alınma eğilimi sürüyor” ifadelerini kullandı.
TARİKAT VE CEMAATLERLE ÖNCEDEN YAPILAN İSTİŞARE
Rona’nın en dikkat çekici iddialarından biri, MEB Bakanı Yusuf Tekin’in “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” tartışmaları kamuoyuna yansımadan önce birtakım dini cemaat ve tarikatların bu modeli hazırlamaya başladıkları yönünde oldu. Rona, bu yapıların önceden hazırladığı ve “Maarif Modeli” adını verdikleri bir içeriğin, aynen şu anda MEB tarafından hayata geçirilen modelle örtüştüğünü öne sürdü. “Bu durum, kararların bilimsel ve pedagojik gerekçelerle değil, belirli ideolojik grupların etkisiyle alındığı gerçeğini ortaya koyuyor” diyen Rona, bu durumun şeffaflık ilkesiyle bağdaşmadığını savundu.
Rona, bazı tarikat ve cemaatlerin üyeleri ve yakınlarının oluşturduğu “Maarif Platformu” adlı bir oluşumun, yeni eğitim modeline dair bir taslak hazırlayarak Bakanlığa sunduğunu iddia etti. Rona, “Bakanlık bu taslağı bir talimat gibi algılayıp, adeta emir telakki ederek uygulamaya koyuyor. 12 yıllık kesintisiz eğitimin kısaltılması yönündeki ısrarlı talepler de bu çevrelerden geliyor” şeklinde konuştu. Bu iddialar, eğitim politikalarının belirlenmesinde sivil toplum kuruluşlarının rolü ve şeffaflık ilkeleri açısından ciddi soru işaretleri yaratıyor.
DEĞİŞİKLİĞİN ARKASINDAKİ İDDİA EDİLEN GEREKÇELER: UCUZ İŞ GÜCÜ VE ERKEN EVLİLİK
Özkan Rona, 12 yıllık zorunlu eğitimin kısaltılması yönündeki taleplerin ardında yatan iki temel gerekçenin son derece kaygı verici olduğunu vurguladı:
Ara Eleman İhtiyacı ve Ucuz İş Gücü: 12 yıllık eğitim sisteminde lisenin dört yıl olmasının gençlerin iş yaşamına geç başlamasına neden olduğu ve Türkiye’deki ara eleman ihtiyacını karşılamak amacıyla eğitimin kısaltılmak istendiği belirtiliyor. Rona, bu durumun 16 yaşındaki gençlerin erken yaşta sanayiye ucuz işçi olarak verilmesi anlamına geldiğini savundu.
Evlilik Yaşının Düşürülmesi: İkinci gerekçe olarak ise evlilik yaşının yükselmesinden duyulan rahatsızlık ve lise eğitiminin bu durumu olumsuz etkilediği düşüncesi öne sürülüyor. Rona, lise eğitiminin kısaltılarak evlilik yaşının erkene çekilmesinin hedeflendiğini iddia etti ve bunun pedagojik hiçbir dayanağı olmadığını vurguladı.
“BİLİM DÜNYASI SUSTURULUYOR MU?”
Rona, eğer bu değişikliklerin gerçekten eğitimsel bir gereklilik olduğuna dair bilimsel veriler olsaydı, Türkiye’deki yüzlerce eğitim fakültesi ve binlerce akademisyenin bu konuda görüşlerinin alınması gerektiğini vurguladı. “Bugün milyonlarca öğrenci ve öğretmen varken, program geliştirme uzmanları ve çocuk psikologları gibi alanında yetkin isimler varken, tarikat ve cemaatlerin sözleriyle hareket etmek akılcı değildir. Bilimsel dayanaktan yoksun bu yaklaşım kabul edilemez” şeklinde konuştu.
MESLEK LİSELERİNDE “STAJ” ADI ALTINDA UCUZ İŞÇİLİK Mİ TEŞVİK EDİLİYOR?
Rona, meslek liselerinde uygulanan staj sisteminin mevcut durumuyla, planlanan değişiklik arasındaki farka dikkat çekti. Mevcut staj uygulamasının bir eğitim süreci olduğunu ancak yeni modelde son yılın tamamen işletmelerde geçirilmesinin, öğrencileri doğrudan işçi statüsüne sokma ve devletin de bu işçiliğe dolaylı yoldan destek sağlama amacını taşıdığını iddia etti. “Devletin, öğrencilerin ücretlerinin bir kısmını ve sigorta primlerini karşılaması, işverenlere yönelik bir teşvik anlamına gelirken, çocuklarımızın emeğinin sömürülmesinin önünü açabilir” uyarısında bulundu.
GENEL LİSELERDE HEDEF NE?
Genel liselerdeki olası değişikliklere de değinen Rona, lise son sınıfın zorunlu eğitim kapsamından çıkarılmasının, öğrencilerin üniversite sınavına hazırlanma sürecinde devletin sunduğu ücretsiz destek kurslarından mahrum kalması anlamına gelebileceğini belirtti. “Bu durum, ekonomik durumu iyi olmayan öğrencilerin üniversiteye hazırlanma imkanlarını kısıtlayacak ve eşitsizliği derinleştirecektir. Devlet, eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak yerine, bu yükü velilerin sırtına yıkmaya çalışıyor” eleştirisinde bulundu. Açık liseye geçişlerin de bu durumu kolaylaştıran bir araç olarak kullanıldığını ifade etti.
AÇIK LİSE BİR KAÇIŞ NOKTASI MI?
Rona, öğrencilerin son yıllarda açık liseye geçiş yapmasının altında yatan nedenlere de değindi. Sınavlarda daha kolay başarı elde etme ve dershanelere daha fazla zaman ayırma gibi motivasyonların varlığını kabul etmekle birlikte, asıl sorunun öğrencilerin okullarında yeterli ve kaliteli eğitimi alamamaları olduğunu vurguladı. “Öğrencilerin akranlarıyla birlikte, öğretmenleri eşliğinde örgün eğitim alması en temel haklarıdır. Devlet, bu hakkı sağlamak yerine, öğrencileri açık liseye yönlendirerek sorumluluktan kaçamaz” dedi.
EĞİTİM POLİTİKASI YAPICILARA VE KAMUOYUNA ÇAĞRI
Eğitim İş Bursa Şube Başkanı Özkan Rona, tüm bu değerlendirmeler ışığında eğitim politikası yapıcılara ve kamuoyuna önemli bir çağrıda bulundu. Türkiye’de eğitimin sahip olması gereken en temel unsurların bilimsellik ve laiklik olduğunu vurgulayan Rona, bu ilkelerden uzaklaşılmasının ülkenin geleceği açısından büyük bir tehdit oluşturduğunu söyledi. “Öğretmenlerimiz, velilerimiz ve öğrencilerimizle birlikte parasız, laik, bilimsel ve karma bir eğitimi savunmalı ve bunun kamusal bir hizmet olarak devlet tarafından karşılanması için mücadele etmeliyiz. Temel beklentimiz budur” diyerek sözlerini tamamladı. Rona’nın bu detaylı açıklamaları, zorunlu eğitimdeki olası değişikliklerin sadece teknik bir düzenleme olmanın ötesinde, derin ideolojik ve toplumsal sonuçlar doğurabileceği endişesini gözler önüne seriyor.