Gülten Akın-2

12.04.2021
A+
A-

İmparatorluğun kuruluş yıllarının militer kadın gücü olarak dikkat çeken, sosyo- kültürel aktivitelerde de dişe dokunur yararlılıklar sergileyen Bacıyan-ı Rum’un dirayetini yirminci yüzyılın kadınına aşılamayı dert edinen Akın; kadını, gerçekleşeceğine inandığı devrim için seferber ederken, Ortodoks Marksizm ile ithalatın dört yol ağzında karşılaşmayan bir imza olarak, bu anlayışın kadına bakışını çuvaldızlamayı da ihmal etmemiştir.

Kadın konusunda da iki yönlü işleyen Ortodoks Mark-sizm kadar, içinden geldiği yapıyla da ters düşmüştür.

Yeni bir gramer kuran yapının  “yeni” grameri “lık” ekini aslında yapılandırırken edilginleştirmek için gün yüzüne çıkarmıştır. Akın kadına getirilen “lık” ekinin de kadını pasiflik zaafına saplayacağına inandığı için bu ekten özellikle uzak durmuştur.

“Şairlerin annesi” olarak da taçlandırılan şair, bu eki anne için de yüz geri etmiştir.

Akına göre devrim öncelikle bir bilinçlenme işidir. Bu yüzden kadın; çocukluk, genç kızlık aşamalarından geçerek, kadınlığa doğru yelken açarken kendisine iliştirilen bu eklere ancak kendisini bilinçlendirerek itibar etmeyecektir.

Şair, annenin de çocuklarını bu bilinçle büyütmesini istediği için, onu yapım ekinden uzaklaştırmıştır. Anne ona göre, kadınlığa bilinçle ulaştığı için, kızlarını, sınırları belir-lenmiş annelik kimliğiyle değil, devrime inanmış anne duruşuyla yetiştirmelidir.

Kadınlara bilinçlenme plan ve programını sunan Akın’ın anlattığı, ima ettiği erkekler; Proleterya’yı ruhlarında, yüreklerinde ve bedenlerinde bir kambur gibi taşımayan kadınların karşılarında değillerdir. Onlar, Friedrich Engels’in “Erkek Burjuvazi ise kadın Proleterya’dır.” sözünün bilinçsizlik bağlamında haklılığını kabul ederek, devrim bilincini es geçmeyerek kadınlarının yanlarında yerlerini almışlardır.

Devrimin gerçekleşeceğine inanan insanların yaşadıkları coğrafyanın folklorunu Akın, yerellikle sorun yaşadığı için yerliliğin kodlarıyla çözmüştür. Yerli dili, toprağın kokusunu iliklerinde hissetse de yüzünü gözünü toprakla bulamadığı, toprağa tutunarak ilerlemediği için, enternasyonalizme giden yolu açarken sorun yaşamamıştır.

Türküler, Akın’ın şiirinde diğer Ortodoks Marksist şairler gibi, devrim düşüncesinin katalizörüdür. Yılgınlığın panzehiridir. Şiirdeki müziğin olmazsa olmazıdır.

Türkü kadar ağıtlara da yer veren, kendi ağıtlarını kaleme alan Akın için ağıtta, acıya, hüsrana ve süngü düşürmüşlüğe yer yoktur. O; ağıtlarını, devrim güneşinin kendisini gösterdiği her yere ısısını ve ışığını yayması direnci sembolize etmesi için dillendirmiştir.

Ortodoks Marksist söylemin kabuğunu kırmaya başladığı şiirlerinde; iki yönlü işleyen Ortodoks Marksizm’in ıskaladığı, “İkinci Yeni” nin ise gündeminden düşürmediği bireyselleşememe ve dolayısıyla toplumsallaşamama sorunlarını derine inerek deşen Akın’ın poetikası yönünü değiştirirken, arkasına bu akımı aldığı için postmodern reflekslerin tuzağına düşmemiştir.

 

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.