İlyas Tetik

25.08.2021
A+
A-

4 Temmuz 2021 tarihinde hayatına kendi isteğiyle son veren İlyas Tetik, onunla özdeşleştirilen kemanıyla birçok isme eşlik ettiği için Ünlülerin Kemancısı olarak tanıtılmıştır. Bu vurgu sorunludur çünkü Tetik, başkaları şöyle dursun, kendisinin bile kemancısı değildir. Kalan Müzik’ten 2013 yılında çıkan albümüne İstanbul’da Bir Keman adını boşuna yakıştırmamıştır.

Tetik’in kemanıyla geliştirdiği diyaloğu; Mustafa Kandıralı’nın klarinet, Piçoğlu Osman namıyla maruf Osman Gökçe’nin kemençe ve İsmail Soyberk’in bas gitarla  ilişkilerinde görmek mümkündür. Tetik ve adları sıralanan isimler, enstrümanlarıyla özdeşleştirilmişlerse de, aralarında Hegel’in ruhunu şenlendirecek Köle- Efendi Diyalektiği’ne tesadüf edilemez. Enstrüman onların nazarında özgürlüğün sözcüsüdür. Bu, sınırlarını kendisi belirleyen, belirlenmeyi elinin tersiyle iten bir özgürlüktür.

Benzeri manzarayla; Melih Cevdet Anday, Edip Cansever, Turgut Uyar ve Metin Eloğlu gibi şairlerin şiirlerinde; edebiyat tarihi ve onun refakatinde ilerleyen edebiyat eleştirisinin klişeleri un ufak edildiğinde karşılaşmak mümkündür. Adları anılan şairlere göre şiir, şairinin her daim önünde olmalıdır, aksi hâlde şiir olma özelliğini yitirmekten kurtulamaz.

Tetik’in sıklıkla, kemanı duygulu bir şekilde seslendirdiği dile getirilmiştir. Bu ifade de diğeri gibi sorunludur çünkü onun için önemli olan, sadece duyguları canlandırmak, coşturmak değil, duyguyla aralarında nüans olduğu idrak edilemeyen hissi, duygunun mağlup etmesini önlemek ve hisle akıl arasında temeli sarsılma riski yaşamayacak bir köprü kurmaktır. Sözü edilen özellik diğer enstrümanistler ve şairlerden de uzak değildir.

Lirik ve melankolik tonların rahatlıkla harmanlanabildiği bir enstrüman olarak kabul edilen keman, Tetik’in elinde harmanlama yerine buluşmayı tercih etmiştir. Ona odaklanan kulak, Tetik’in, lirik ve melankolik arasında ince bir çizgi çizerek ilerlediğini duymaktan kendisini alamayacaktır. Tetik, bu şekilde davranmakla kemanın alanını daraltmamış, özgürlüğüne müdahale etmemiş, aksine genişletmiş, tutsaklığın kıyısına bile yanaşmasına engel olmuştur. Bilindiği gibi lirik ve melankolik ton, müzik ya da edebiyatta bir arada ve dizgin elden bırakılarak kullanıldığında hantallığa neden olmaktadır. Tetik, bu bilinçle hareket ettiği için, ince çizgisini çizmiş ve hantallık yaşanmasına izin vermemiştir.

Birçok soliste eşlik etmiş olsa da, Tetik, Türkiye’ye özgü magazinin nesnesi hâline getirilememiştir. Tanınmayla, her taşın altından, âdet yerini bulsun diye çıkmayı birbirine karıştırmadığı için, magazin kavramının içini boşaltan magazin, onunla mesafeli ilişkisini korumak zorunda kalmıştır.

Sadece enstrümanist değil; besteci ve klip yönetmeni de olan Tetik’in intiharı, benzeri her olayda olduğu gibi üç beş kişiyi üzmüşse de, Sanat camiası yasa boğuldu cümlesi yine başrolü üstlenmiştir.

Aslında ortada yasa boğulma fiili ve bu fiili pratiğe döken bir camia yoktur. Sınırlı sayıda ismin üzülüp süzülme oyunu oynaması, bir yas ortamının olduğu izlenimini uyandırmaktadır. Burada oyun dışında bir kelime kullanılamaz çünkü kendisini Sanatçı olarak sunan daha doğrusu bu şekilde sunulanlar, Guy Debord’un, Türkçeye kazandırılan bir kitabının adından hareketle, Gösteri Toplumu’nun, Türkiye’de toplum değil de yığın olduğu hakikatinden ilhamla yığınının nesnesidirler ve onların oyun oynamaktan başka bir alternatifleri yoktur.

Hayat, ev şöyle dursun, kendisine, oyunun cılkını çıkarmayanların, gösteri yığınının nesnesi olmayanlar sayesinde sığmamaktadır.

İlyas Tetik’in adını ve eserlerini sadece onlar yaşatacaklardır.

 

 

 

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.