İNSAN MÜCADELESİNİN ARKASINDA SONUNA KADAR DURMALI

27.11.2022
A+
A-

Kavgacı bir yapım yok, kargaşa çıkaran bir kişi ise hiç olmadım…

 

Hatta tam aksine; uzlaşmacı, akılcı, idareci ve yönetici bir kişiliğe sahibim…

 

O yüzden müdür bey Bilsem’e ilk geldiğim yıllarda “Hoca hanım, sınıfı ne güzel yönetiyorsunuz. Bu hareketli çocukların hepsini bu kadar nasıl idare edebiliyorsunuz? Koşa koşa geliyorlar sınıfınıza” derdi…

 

“Ben bunu başaramıyorum.

Bu okulda öğretmen olarak yıllar geçmez, o yüzden idareci olmak gerek” demişti…

 

Hoş idareci oldu da, okulda hatlar iyice karıştı, birbirine girdi… Kimse okulda ne çalışmalar yürütülüyor haberdar değil, kim kime dum duma… İki kişi bir araya gelip sohbet edemez oldu, herkesin arasına boz kediler girdi…

 

Kendi ağızlarından: “ Böl, parçala, yönet!”…

Zaten o yüzden öğretmen ayrımcılığı yapıyor…

Sınıf ihtiyaç listemi 10 yıldır kimse karşılamıyor…

O yüzden mobbinge başvuruyor…

 

İlk dönem bitmek üzere, daha Bilsem’de atölye dersleri açılacak…

Vip arkadaşlar projelerini çalışmaya aylar oldu başlayalı…

 

Yine olan Bilsem öğrencilerine oluyor tabi ki…

İstiyorlar ki kimse matematikte proje üretmesin!

 

Fakat ben kendisine üç öğrenciyle baş edemediği günlerde “Yetersiz öğretmen, git Bilsem’den” demedim…

Tam tersine, elimden geldiğince, hiç bir mecburiyetim yokken, herkese yaptığım gibi, kendisine de yardım etmeye çalıştım bir meslektaş olarak…

 

Üzerinde ders göründüğü halde, kamelyada oturup gözümüzün önünde beş yıldızlı otelde, hafta içi rezervasyon yaptıran ve öğrencileri bizim gruplarımıza eklenen yüzsüzlerden hiç olmadık, Allah’a şükür… Yediğimiz elmanın çöpünü, hakaret eder gibi sınıfını paylaştığımız öğretmen arkadaşımızın masasına bırakıp hizmetçi muamelesi de yapmadık… El üstünde tutulan bu tipler oldu…

 

Fakat kendisi, ben müdür yardımcısı olacağımı duyunca hem beni Bilsem’den kovdu, hem sen yöneticilikte yetersizsin dedi…

 

Buna evet haydaaaaa denir… Çok haklısınız!

 

Dönelim mücadelecilik konumuza:

 

Bendeki mücadeleci yapı doğuştan, hep vardı…

 

Bir hedefim varsa, sonuna kadar mücadele ederim… Kim gelse beni hedefimden caydıramaz! Kimsenin aklıyla hareket etmedim, etmem de…

 

Öyle 3-5 ayak oyununa ise pabuç bırakacak bir kişi değilim, hiç olmadım…

 

Eğer 3-5 ayak oyununa pabuç bırakacak kişiliğim ve karakterim olmuş olsaydı…

Oooo, taaa 14 yaşımda, sırf başörtülü olduğumdan dolayı bir telefon ile liseden kovulduğum zaman okulumu bırakır, mutsuzluğuma bürünür, hedeflerimden vazgeçer, tahsil hayatımı bırakırdım.

 

Lâkin hiç öyle olmadım. “Siz misiniz beni haksız ve adaletsiz bir şekilde kovan?” diye aldım elime sazı, imam hatip lisesini yüzde 100 tam puan ile, okul birincisi olarak bitirdim…

 

O dönem idareciler korkularından benim okul birincisi olduğumu bile açıklayamadılar…

 

Veya üniversitede yine sırf başörtülü olduğum için dönemin üniversite genel sekreterince bodrum kata kadar kovalandığım dönemlerde üniversiteyi bırakırdım… Özellikle tam sınava gireceğim günlerde kovalıyordu ki sınava girmeyeyim veya moralim bozuk gireyim diye… 85’lik kağıt verdiğim halde 53 uygun gören Allah’tan korkmaz, kuldan utanmazlar yüzünden okulu yarıda bırakabilirdim…

 

Yine pes etmedim, matematik öğretmenliğini yine bölüm birincisi olarak bitirdim…

 

Katsayı adaletsizliğine hiç girmiyorum bile…

Sebep olanlar Allah’a verecek hesabını…

 

Kendisi eğitimci olduğu halde bana bir harf faydası olamayan zavallı yakın akrabalarım… Sorsanız, kız çocuklarının okuması için çok öncü işler yaptılar… Yapmışlardır da. Başörtülü olan bana zerre yararları dokunmadı, gururumu da duymaya hakları yok mesela…

 

Ha, bir modeli daha var bunların… Tam ben bir önemli dönemeçteyken türeyen türden… Üniversite sınavını kazandığım gün arayıp “Mutlu oldun mu?” diye neşemi baltalamaya çalışan… Yönetici adayı listesinde adımı gördüklerinde ise hayatlarının paniğini yapıp “Ama yönetici olmak çok zor, memuriyet gibi bir şey” diyen çömez öğretmencikler…

 

Daha nelerrrr var, nelerrr… Yaz yaz bitmez…

 

Bu kadar kırk cephede mücadeleyi neden, niçin verdim, sırf okumak için mi? Tabi ki hayır. Hakk için… Hakkım olanı almak için, hak ve adalet davası olarak gördüğüm için, bu kadar zahmete eziyete katlanıp yıllarca mücadele verdim…

 

Sonuç ortada… Onlar hüsrana uğradı, kazanan, şu an köşe yazarı olan, matematik öğretmeni olan benim…

 

Üstelik bu zor şartlarda doktora yapmış biriyim…

 

ŞİMDİ GELELİM EKYS’YE

 

Sürekli belirttiğim gibi 10 yıllık Bilsem’de matematik öğretmeni olarak görev yapıyorum, toplamda 20 yıllık öğretmenim…

 

Yıllar rahmetli annemin kanser hastalığı ile mücadelesinde ona kol kanat olarak geçti. Çok yoğun ve çetin bir mücadele dönemi idi benim için…

 

Yılmadım, yıkılmadım, pes etmedim…

Annemin ölebileceği söylendiğinde bile dakikalarla yarışıp %1 bile olsa yaşatma umudu için doktorlarıyla görüşüp imkansızı başarmak için koştum, nefesimin son gücüyle, var gücüyle, of demeden…

Hiç idari izin dahi kullanmadım. Hem derslerime hem de ek derslerime girdim…

Binlerce matematik dehası yetiştirdim…

 

Hayatta en büyük onur ve gurur kaynağım öğrencilerim… Kalbim sanki onlarla atıyor…

 

Bu dönemde Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürlüğü teklifi geldi, öyle geçici vekaleten görevlendirme değil, atama… Fakat annemin hastalığı ile en çetin mücadele dönemindeydik, bu onurlu görevi aklım annemdeyken layıkı ile yapamam diye üzülerek geri çevirdim, ısrar edildi, düşünmem için süre dahi verildi. Annemin bakımıyla bizzat ilgilenmek istediğimden, üzülerek kabul edemedim…

 

“Küllü nefsin zâikatü’l-mevt”

Yani “Muhakkak her nefis ölümü tadacaktır”…

 

Ömrü o kadarmış, elimizden geleni sonuna kadar yaptık. Takdiri ilahi… Allah (C.C.) gani gani rahmet eylesin inşallah rahmetli anneme.

 

Bunları neden anlatma ihtiyacı duydum?

 

Bu mücadeleci yönümü Bilsem’de kimse bilmez, ne idareciler, ne öğretmen arkadaşlarım…

 

Tahmin ediyorum, icazet almadan EKYS’ye girdim diye, ilk günden daha, çaktırmadan mobbing uygulayıp elimden dönem ortasında, sebep dahi göstermeden öğrencilerimi, dolayısıyla ek derslerimi aldıklarında kendileriyle konuşmak için gittiğimde çocuk azarlar gibi dalga geçip gönderince… Benim pes edeceğimi, bu idarecilik işinden vazgeçeceğimi düşünmüş olmalılar…

 

Baktılar olmuyor, pes etmiyorum, sicilime saldırı girişimleri… O da olmadı, üniversiteye git diye kovmalar… O da olmadı, sonunda baklayı ağızlarından çıkardılar:

 

“Seni istemiyoruz”…

 

Komple her yerde erkek yönetici var…

Kadın yönetici istemiyorlar…

İcazetsiz, özgür iradesiyle hareket eden, yetkin kadın yönetici istemiyorlar…

 

 

SONUNA KADAR MÜCADELEYE DEVAM…

 

Perşembenin gelişi çarşambadan belli… Baktım ki,

İlk günden mobbingler, baskılar, yıpratmaya yönelik girişimler başladı…

 

Üniversite sınavına girdim. Tabi ki bizim köy kurnazları uyanamadı işi, niye girdiğime de pek anlam veremediler… Yoksa engellemeye yine çalışırlardı…

 

Tabi ki kadın öğretmenlere Bilsem’de yapılan haksız rekabet uygulamalarını ve mobbingleri tüm Türkiye’ye anlatmak için…

 

Yani kısaca, gazeteci olmak için…

 

Yoksa hakkımı nasıl, nerede, hangi şart ve koşullarda savunacağım? Bunlar dilediğini söyleyecek, herkes doğru kabul edecek.

 

Sesimi kime nasıl duyuracağım? Mümkün değil…

 

Müdür beyler sessiz sedasız bu mobbing işini halledeceklerdi… Gerekirse, tertemiz sicilimi bile yakacaklardı… Gördük.

 

O yüzden birileri sürekli sorup duruyordu, “Arkanda kim var? Arkanda kim var?” diye…

 

“Nasıl olsa kadın öğretmen, sesi çıkmaz, arkasında duracak kimse yok, o yüzden kolayca saf dışı bırakırız” diye mi düşündüler acaba?

 

Lâkin ben bir işe kolay kolay karar vermem ve başlamam, başlarsam ve karar vermişsem sonuna kadar, her ne olursa olsun asla pes etmem ve mücadelemi asla bırakmam…

 

Sanırım bu saatten sonra artık anlamışlardır bunu…

 

ÖĞRETMENLER GÜNÜ YEMEK DAVETİ…

 

Bilsem okulu olarak Öğretmenler gününü kutlama yemeği daveti (tabi ki isteğe bağlı)…

 

Bu yıl zaten gördüğüm mobbing uygulamalarından dolayı öğretmenler gününü kutlamayacağıma dair bir yazı kaleme almıştım…

 

Öğretmenler gününü kutlamış olsam bile, yine de yemek davetlerine asla katılmam…

 

Dahası beraber bir bardak su dahi içmem!

 

Görevli olmadığım sürece hiçbir etkinliklerine ve davetlerine asla katılmayacağım…

Hakkımı yiyenlerle aynı masada yemek yiyip su içmeyeceğim!

 

Ne zaman ki,

Banka promosyonlarından dolayı maddi zararımızı telafi ederler…

 

Ek derslerimi iade ederler…

 

Yönetici olarak hakkımı iade-i itibar ederler…

 

Özür dilerler…

 

O zaman, yine de bi düşünürüm…

 

Tabi ki hiç sanmıyorum bunları yapacaklarını…

 

Keyifleri bilir…

 

Zaten keyfe keder yönetiyorlar…

 

Ben yolumu çizdim, kararımı verdim, EKYS’ye girdim mi girdim, kazandım mı kazandım…

 

Sonuna kadar mücadele edeceğim…

Hakkımın peşindeyim…

 

Görelim Mevlam neyler, neylerse hakkımızda inşallah en güzelini eyler…

 

 

Dr. Meryem ÇILDIR

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.