İsmet Özel-2  

17.05.2021
A+
A-

Özel, ayrıca, dinsel bağlamı, paradigmanın Sünniliği sunileştirme siyasetini hedef noktasına oturtmakiçinpoetikasının merkezine yerleştirmiştir. Ona göre bu siyaset sadece Sünniliği sunileştirmekle ve iptidaileştirmekle kalmamış,  aynı zamanda Sünnilikle diğer mezhepler arasındaki çatışmaları körüklemiş, hem mezhepler, hem, dinler hem de herhangi bir dine kendile-rini eklemlemeyenler arasında geliştirilebilecek hasbıhalin önüne set çekmiştir.

Özel’e göre,  hem paradigmayla sorun yaşayan, hem de kendilerine “Toplumcu” derken de iç hesaplaşmaya girişebilenlerin dinsel bağlamı umursamamaları ve dolayısıyla, paradigmanın bu bağlamdaki siyasetine  muhalefet etmemeleri, muhalefetlerini sadece bu bağlamda akamete uğratmaları, “Toplumcu”luğun “hakiki” bir şekilde algılanmasını da zorlaştırmıştır.

Özel’in şiirini, yanı başında duranlara göre daha yakından takip eden Ece Ayhan, bu itirazlarını ciddiye aldığı için, şiirinin irtifa kaybetmediğini bilakis kazandığını her daim vurgulamıştır.

Bilindiği gibi Ece Ayhan da, aygıtların değil, bizzat paradigmanın sorgulanması gerektiği üzerinde durmuştur. Bu gereklilik üzerinde dururken de, tarih ve coğrafya başta olmak üzere sosyal bilimlerin yeniden irdelenmesinin önünü, sosyal bilimleri tersyüz ederek yeniden okuyan; İdris Küçükömer, Hikmet Kıvılcımlı, Nurettin Topçu gibi isimleri referans göstererek açmıştır. Özel, açılan bu yolu derinleştiren ve genişleten bir şairdir.

Dinsel bağlam üzerinde hassasiyetle durduğu halde, propagandist söylemi gereği metafizik dünya ile alışverişe girmeyen Özel, o tarihlerdeki ve sonrasındaki, kendilerine “Toplumcu” diyen isimlerden daha geniş bir coğrafyadan beslenerek şiirlerini kaleme almıştır. O yılların ve sonrasının, kâğıt üzerindeki “Toplumcu” şairleri; Sovyet Rusya, Şili gibi ülkelerin gündemde yer edinmiş edebiyatçılarını dizelerine çağırırlarken, aynı zamanda, hem propagandist, hem de “sivil” ve “itaatsiz” bir şiir için dirsek çürüten Özel, o yıllarda ve sonrasında, uluslararası siyaseti gereği, adından söz açılmayan Amerika Birleşik Devletleri ve Almanya gibi ülkelerin şiir ve düşünce dün-yasını poetikasına  yedirmiştir.  Günçe ile selamı ve sabahı dinsel bağlam haricinde kesmemesinin bir nedeni de budur. Bilindiği gibi Günçe, Türkiye’de 1990’ların sonu ve 2000’lerin başlarında ancak bahsedilen “Frankfurt Oku-lu”ndan, 1960’lı ve 1970’li yıllarda söz etmiş, politik duruşlu çocuğu, bu okulun üyelerinden Walter Benjamin’den yola çıkarak şiirine davet etmiştir.

Sosyal bilimi tersyüz ederken, müzik, bale  başta olmak üzere “güzel” olarak kabul gören sanatların eğreti ve atonal veçheleriyle okurunu yüzleştiren, sadece Türkiye’deki değil dünyadaki kültür tarihini propagandist söylemiyle silkeleyen,  okurunu artistik ve stilistik olmayan yollara çıkaran, bu yollardan yeni yollar devşirmesi için okuruna mihmandar olan Özel’in poetikasının izini klişeye hizmet ederek okuyanlar onu, “Halkın Dostları” süreci vesilesiyle Ataol Behramoğlu ile bir arada değerlendirmişlerdir.

Gerek Özel’in gerek Behramoğlu’nun poetik duruşları yakın okumaya tabi tutulunca, birlikteliklerinin, mesai harcadıkları yayın organıyla sınırlı olduğu, Özel’in politik delikanlı tavrıyla, Behramoğlu’nun kağıtta “Toplumcu” şairler gibi, var olmaya çalışan şiirini melankoliyle işlediği, delikanlının değil, ihtiyarlıktan şikayet eden bir gencin santimantal reflekslerinin dökümünü yapmak için çaba harcadığı net bir şekilde görülebilecektir.

Özel, 2 Temmuz 1993’te Madımak’ta gerçekleşen yangından sonra yazdığı, “Sivas Göklerinde Sırp Tayyareleri Uçacak Mı?” başlıklı yazısıbaşlığı dolayısıyla şimşekleri üzerine çekmiştir.

Bu yazısında aslında yıllardır getirdiği eleştirileri yeniden getiren, getirirken de donanımlı okumuş ancak oryantalistlikten kurtulamamış aydın tavrını iğneli fıçıya oturtan Özel, bir gazete yazısının sınırlarını aşamadığı, delikanlılığının fevriliğine yenildiği için yanlış anlaşılmıştır.

Onu yanlış anlayanlar, “Hürriyet Gösteri” dergisinin, yangından bir ay sonra yayımlanan ve sadece ölenler ve yaralananlar listesi veren sayısını, derginin gazetesinin yazarlarının kayıtsızlıklarını  “Hürriyet Gösteri” nin “yaralı” olarak sıraladığı isimlerin aylarca kendilerini toparlayamayanlar olduklarını ise görememişlerdir.

Politik delikanlılığı, kimi fevri çıkışlarıyla ilerlese de İsmet Özel, bugün, “Toplumcu”luğunu, artık kağıtta bile “Toplumcu” olduklarını gizlemek için ellerinden geleni yapan, ırkçılığın, oryantalizmin ekmeğine yağ üstüne yağ süren artistik ve stilistik dünyalarına tutunarak  kendilerini var edenlere rağmen reddetmemektedir. Reddetmediğini, edebiyat tarihlerince “Toplumcu” duruşu görülemeyen Mehmet Akif Ersoy’a sahip çıkarak belgelemiştir.

İsmet Özel’i gerek yere göğe koyamayanların, gerek, artık, kurduğu her cümleden nem kapanların, şiirinin, bu iki tarafa da mesafeyle yaklaşarak ilerlediğini ve sadece Türkiye değil, dünya; kültür, sanat ve edebiyat tarihini derlitoplutersyüz ederek şiirine yaklaşamazlarsa, onula hasbıhal değil, diyalog bile kuramayacaklarını da unutmamaları gerekmektedir.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.