NAGEHAN ALÇI MUAMMASI…

13.11.2022
A+
A-

Türk toplumunda Öğretmenlik Meslek Kanunu hakkında Sayın Alçı’nın fikri ve düşünceleri önemli ve değerli olduğu kadar…

Doktora yapmış, 20 yılını Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde binlerce öğrenci yetiştirmiş, liyakat ve tecrübe sahibi bir öğretmenin de Türk toplumunda düşünce ve fikirlerinin değerli olduğunu düşünerek bu yazımı kaleme alıyorum:

Kendisi Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu muamma olarak görmüş…

Fakat ortada bir muamma yok ki.

Aksine işin ehline değer vermek ve işin ehli olmaya teşvik etmek var…

O yüzden yazımın başlığını Nagehan Alçı muamması olarak attım…

Pandemi döneminde henüz daha İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Bölümünü kazanmamış ve dolayısıyla köşe yazarı olmadığımdan dolayı, Nagehan Hanım’a cevap vermemiştim. Bu vesile ile kendisine gerekli cevapları vereyim istedim, zira, hakkı bende kalmasın…

Sayın Nagehan Alçı, pandemi döneminde tüm Türkiye’de hatta tüm dünyada hayat durmuş ve insanlar devlet büyüklerimizin kararıyla, zorunlu olarak eve kapanmışken… “Öğretmenler rahata alıştı” talihsiz sözünü ortaya atmış bir hanımefendi…

Bu kez de, eğitim dehası olarak, onca kıdemli hukukçu ve eğitim profesörümüz dururken Öğretmenlik Meslek Kanunu hakkında bir yazı daha yazma gereği duymuş…

Herkese davulun sesi uzaktan hoş gelirmiş…

Sayın Nagehan Alçı’ya sanırım davulun sesi uzaktan hoş gelmiş olacak ki, böyle bir sözü öğretmenlere layık görmüş…

Lâkin;

Pandemi döneminde deyim yerindeyse yemek yemeye bile fırsat bulamamış bir öğretmenim…

Daha pandemi başlar başlamaz… Kendime yazı tahtası ve tam performans sağlaması için yeni bir bilgisayar aldım… Daha taksitlerini bile yeni bitirdim… Eski bilgisayarımın 15 dakikada ancak açılma süresi vardı. Yeni bilgisayarımı almaktaki en büyük amacım da tüm derslerime ve tüm öğrencilerime yetişmekti…

Her bir öğrencime, toplumda matematik gibi sevimsiz görülen bir dersi sevdirmek için canhıraş uğraşmış bir öğretmen oldum her zaman…

Çok şükür ki bunu yüzümün akı ile 20 yıldır başarmış durumdayım… Bunu ben değil, bizzat öğretmenler gününde öğrencilerimden ve velilerinden gelen tebrik mesajları üzerinden söylüyorum…

Uzaktan eğitimin öğrenciler üzerindeki etki ve motivasyonuna göre, onları her bir derse adapte etme, dersi dinleyip anlamalarını sağlama ve başarılarından eksik kalmalarını bir kenara bırakın, başarılarını arttırabilmek için gece gündüz çalıştım. Hiçbir dersimi bir dakika olsun eksik bırakmadım… Bazı günler gece 12’lere kadar sürdü Bilsem derslerim, sırf öğrencilerimi bir adım ileriye taşıyabilmek için…

Yani yüz yüze eğitime alışmış öğretmen ve öğrenciler rutinin dışına çıkmış, adaptasyon sorunu yaşamış, bu sorunu aşmış ve derslerinde eksiye düşmek yerine olumsuz ortamı fırsata çevirip artı sağlamış ve tüm konuları eksiksiz vermiş bir öğretmen olarak söylüyorum ki; yüz yüze eğitimden çok daha zor bir eğitim süreci oldu bizim için…

Ve aldığım öğretmenlik maaşımı her kuruşuna kadar hak ederek, helalinden aldığımı düşünüyorum…

Karşıdan konuşmak herkese kolay gelebilir….

İşin iç yüzünü işin mutfağında olan öğretmenler bilir…

Bu konuda bir çok öğretmen arkadaşımın bana katılacağını düşünüyorum…

Benim gibi pandemi sürecinde canla başla çalışmış ve öğrencilerine başarı sağlamış, bir dakika olsun öğrencilerinin ders vaktinden yememiş, öğrencilerin haklarına rivayet göstermiş, yeri gelmiş kendi ailesinin rutininden fedakarlık göstermiş tüm öğretmen arkadaşlarımı bu vesile ile bir kez daha canı gönülden kutluyorum…

Ben yaşlı babam ile beraber yaşıyorum. Okulların açılması ile birlikte defalarca koronaya yakalanmış ve bu süreçte sırf yönetici olmak istedim diye amirlerim tarafından ağır mobbinge uğramış da bir öğretmenim…

Nerede öyle öğretmen evinde rahat yatacak, maaşı da hesabına kolaycacık yatacak? Nagehan Hanım bilmiyorsa söyleyeyim; öğretmen bilgisini ve tecrübesini yeni nesile aktarmak için yaşar…

Öğretmenin yaşam kaynağı öğrencileridir… Hatta bazen tek yaşam motivasyonu…

Her öğretmen böyle mi? Değilse de, o da artık o öğretmenin sorunu… Ben böyleyim ve her zaman da böyle oldum… Pek çok eğitim neferi gibi…

Gelelim gündemdeki konumuza:

ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU

Daha bir hafta olmamış, aynı şekilde Sayın Yılmaz Özdil Bey’e de aynı konu üzerinden cevap verdim, fakat kendisinin söyleyecek bir sözü olmamış olacak ki hiç sesi çıkmadı… Varsın sesi çıkmasın, mühim değil. Önemli olan tarihe not düşmek. Gün gelir, hak ve hakikat nasıl olsa ortaya çıkar… Huyu… Hakkını yemeyeyim, belki liyakate duyduğu saygı nedeniyle, eğitim konusunda bir eğitimciye de ahkam kesmeyelim demiş de olabilir, kim bilir…

Mecburiyetten her zaman söylüyorum yine aynı şekilde mecburiyetten söyleyeceğim:

Çünkü öyle bir algı oluşturmaya çalışıyorlar ki, sanki doktora yapmak Milli Eğitim Bakanlığına bağlı öğretmenin hakkı değilmiş gibi…

Bilsem öğrencisi bilim ile uğraşırken…

Bilimsel alanda kendini yetişmiş bir öğretmen olmak suç mu?

Doktora yapmış bir öğretmen hiçbir unvanı ve değeri size göre hak etmiyor mu?

İlla ki değer görmesi için üniversiteye mi gitmesi gerekiyor?

Milli Eğitim Bakanlığı, herhangi bir üniversite kadar etmiyor mu yani?

Doktora yapmış, 10 yılı Bilsem öğretmenliği olmak üzere, 20 yıllık liyakat ve tecrübe sahibi bir öğretmenim…

Şimdi sorumuzu soralım Sayın Nagehan Alçı’ya bakalım cevap gelecek mi? Yoksa Sayın Özdil gibi suskun mu kalacak?

Kendisi ulusal bir gazetede köşe yazarı bir gazeteci…

Ben de Kent Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapan, çiçeği burnunda bir gazeteciyim…

Tabi ki Nagehan Alçı gibi, Yılmaz Özdil gibi bu mesleğe yıllarını vermiş birçok deneyim kazanmış gazeteciler ile kendimi bir tutacak değilim…

Deneyim yıllar ister, ha diyince deneyim sahibi olunmaz. Sanırım bu sözüme tüm meslek erbabları gibi, Sayın Alçı ve Sayın Özdil de katılırlar…

Peki bu sözüme katılıyorlarsa;

O zaman Öğretmenlik Meslek Kanunu’na neden karşı çıkıyorlar?

Yok, bu sözüme katılmıyorlarsa; o zaman bir gazeteci ve köşe yazarı olarak Sayın Özdil ve Sayın Alçı gazetecilikten aylık kazançlarını açıklasınlar, bana da o kadar maaş versinler…

Öyle ya, madem 1 günlük mesleğe yeni başlamış çiçeği burnunda kişi ile 20 yıllık deneyim, liyakat, tecrübe sahibi kişi aynı kefede… O zaman neden ben gazetecilikte kendi deyimleri ile usta gazeteciler kadar maaş almıyorum?

Arada ne farkımız var? Onlar da köşe yazarı, ben de köşe yazarı…

Haklı olarak içlerinden diyecekler ki, “Sen daha dur bakalım, daha çömezsin”…

O zaman, Öğretmenlik Meslek Kanunu hakkında da karşı çıkmamaları gerekir mantıken.

Veya karşı çıkıyorlarsa da tüm köşe yazarları aynı maaşı alsın. Var mısınız Sayın Özdil ve Sayın Alçı? Yok musunuz?

Ben de bilirdim;

23 yaşımda öğretmen olmuşum…

Avm avm gezip alışveriş çılgını olmayı, dünyanın çeşitli ülkelerinde tatil yapmayı, arkadaşlarla Türkiye’yi karış karış gezmeyi…

Neden? Benim zorum neydi de yüksek lisans ve doktora yaptım, gençliğimi tükettim…

Rahat rahat öğretmen maaşımı hazır alıyorken, neden gece gündüz çalıştım çabaladım?

Bir günlük öğretmen ile, benim gibi 20 yıllık doktora yapmış öğretmen aynı olsun diye mi?

Hiç mi arada fark yok?

Hiç arada fark yok diyorsanız;

Sizin bilime, ilime, liyakate, tecrübeye, meslek erbabına hiç saygınız yok demektir…

Doktorayı bitireli 11 sene oldu…

Birçok öğretmen arkadaşım 11 senedir uzman öğretmen oldu, baş öğretmen oldu.. 11 senedir farklı maaş alıyorlar benden…

Benim 11 senelik unvanım ve hakkım, maaş farkım ne olacak?

Sizin gibi “istemezükçüler” yüzünden 11 senedir ne hakettiğim ünvanları alabildim, ne farklı maaşları…

Hala aynı, geri adım ata ata, bir türlü yol kat edemeyişe 11 yıl sonra yine devam ediyorlar…

O zaman yine söylüyorum; tüm gazeteciler aynı maaşı alsın. Bırakın usta gazetecilik masallarını. Madem herkes aynı, gazetecilik mesleğinde de herkes aynı olsun, var mısınız?

Tabi ki gazetecilik mesleğine gelince yoksunuz.

O zaman bırakın da, Öğretmenlik Meslek Kanunu hakkında başta kıdemli hukukçularımız olmak üzere; eğitimciler, yani liyakat ve tecrübe sahibi, bu işin mutfağında yetişmiş biz eğitimciler karar versin…

Sanırım anlayana bu kadar örnek yeter. Değil mi, Sayın Nagehan Alçı ve Sayın Yılmaz Özdil?

Dr. Meryem ÇILDIR

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.