NASIL BİR GENÇLİK İSTİYORUZ?

25.11.2022
A+
A-

“Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.”

  1. Kemal Atatürk

 

Eğitimin birçok okulda tam güne dönüşmeye başladığını ve eskiye oranla okula gitme oranının çok yükseldiğini, hatta %98 düzeyinde olduğunu düşünürsek;

bir öğretmenin, öğrencinin hayatındaki yeri ve önemini daha iyi anlamış oluruz…

 

Çünkü (ortalama) bir öğrenci sabah sekizde evden çıkıyor, dokuzda ilk derse başlıyor, etütler ile beraber okulun bitişi de akşam altıyı buluyor. Yani günün yaklaşık dokuz saatini okulda, öğretmenleri ve arkadaşları ile geçiriyor…

 

Hafta sonu etkinleri ve kurslarını da işin işine katarsak;

Öğrencinin rol modelinin, ebeveyninden daha çok, öğretmenleri olması muhtemel…

 

Bu bağlamda;

Bir öğretmen, Milli Eğitim Bakanlığının müfredatına göre sadece derslerini verir, konularını anlatır, derslerine girer çıkar mantığı ile hareket etmiş olursak…

 

Öğretmenin bir yapay zeka uygulamasından farkı kalmaz.

 

Oysaki;

Öğretmenin şefkati ve merhametiyle bir öğrenciye yaklaşması,

Bilgeliği ile öğrencilerin tüm sorularına tatmin edici cevaplar vermesi,

Bilmediği konuları öğrencilerle birlikte araştırarak onlara yol göstermesi,

Öğrencinin üzerinde hayret ve hayranlık hissi uyandırması…

Kısacası; mesleki maharetiyle öğrencilerin derslerine, deyim yerindeyse dört elle sarılmalarını ve başarılı olmalarını sağlaması…

 

Toplumsal ve bireysel ihtiyaçları bakımından paha biçilemez öneme sahip…

 

Öğretmen;

Sınıfta adaletli olmalı,

Öğrenci kayırmamalı…

Başarılı bir öğrenciyi takdir ettiği gibi,

Başarısız bir öğrenciyi de doğru yönde kanalize edip iyi motive etmeli ki,

o öğrenciye de başarı hissini tattırsın…

 

Adalet duygusunu öğrencilere aşılama görevi yine ilk olarak öğretmenlere düşmektedir…

 

Ayrıca bastırılmış, suskun, kendini ifade etmekte zorlanan bir öğrenci, yaramaz ve haşarı yetişmiş sınıf arkadaşları tarafından sevimsiz hareketlere maruz kaldığında gerekli girişimleri yapmak yine ilk olarak öğretmenlere düşmektedir.

Öğretmen aksi giden hiçbir olayı geciktirmemeli ve bu tip olayları görmezden gelmemelidir.

 

Ne yapılmamalı?

 

Sadece zorbalık yapan öğrenciler cezalandırılmamalı…

Yaptıkları yanlarına kâr kalsın demiyorum.

Ama bir öğrenciye davranışlarına istinaden ne kadar bedel ödetirseniz, büyüdüğünde gelir topluma o bedeli ödetir…

Amaç cezalandırmak olmamalı, cezanın kazananı olmaz.

Otoriteye yani sınıfta öğretmene boyun eğer belki ama ilk fırsatta gidip yine arıza çıkarır.

Amaç eğitmek olmalı ki, sevimsiz davranışının farkına varıp yanlışını kendisi görsün. Yanlışın neden yanlış olduğunu bilmedikçe kendine çeki düzen vermeyecektir.

 

Sadece ezilen çocuğun yanında da yer alınmamalı…

Bu kez de hep bir sığınak arayan, yardım gelmeden problemlerini kendisi çözemeyen bir birey yetiştirmiş olursunuz.

 

Öğretmenlik iki üç konu öğretmekten öte, yolunun kesiştiği her öğrencinin ruhuna dokunabilme sanatıdır.

 

Çatışmalı durumlarda ne yapılmalı?

 

İlk önce sınıfta genel akış bir an için kesilmeli.

Genel eğitim ortamı bozulursa, devam etmek sadece sorunu büyütür.

Hatalı davranış, öğrenci yaş grubu uygunsa öğrenciye tespit ettirilmeli veya küçük yaş gruplarında ise net şekilde ifade edilmeli.

Hatalı davranan öğrencilere farklı sorgulamalar yaptırılarak hatalarını fark etmeleri sağlanmalı.

Bir saygısızlık varsa, özür dilenmesi gerektiği hatırlatılmalı.

Hatalı davranışların yaftalamalarla genelleştirilmesinin ve derinleştirilmesinin önlenmesi de çok önemli…

 

Mevzu bazen daha da karmaşık olabiliyor…

 

Bu durumda;

Rehber öğretmene konu yönlendirilmeli,

Veli ile iletişime geçilmeli,

Ve süreci takip etmeli…

 

Böylece ezen ezilen bireyler değil;

Rahatsız edici davranışlar karşısında hakkını aramayı bilen öğrenciler ile

Rahatsız edici davranışları yapmaması gerektiğini bilen bilinçli öğrenciler yetişmesi ileride toplumun daha aydınlık olmasını sağlar.

Toplumsal huzur için, şiddet yerine sadece fikir tartışmasının kabul edilebilir olduğu içselleştirilmelidir.

 

Ayrıca öğretmen bu davranışı ve adaletli oluşu ile öğrenilmiş çaresizliğin kısır döngüsünden toplumu çıkarabilir.

Hakkını yasal yollarla savunan bireyler yetiştirmek yetişkin zorbalığının tetiklenmesini de engeller.

Zorbalıklara sessiz kalmak hep daha kötüsünü peşinden getirmiştir.

 

Eğitim tarihine baktığımızda gelişim sürecinde, ilk eğitim kurumlarının mabetler, ilk öğretmenlerin de peygamberler olduğunu söylemek mümkündür. Hz. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) bu durumu “Ben bir öğretmen olarak gönderildim.” (Müslim) sözleriyle ifade etmektedir. Müslümanlara gerek yaşantısıyla, gerek mescidinde verdiği dersleriyle “en güzel örnek” olmuştur. Hangi eğitimsel sorun karşısında nasıl akılcı çözümler üretilebileceği konusunda da hadis kaynaklarını araştırmanın yerinde olacağını düşünüyorum. Bedevi bir toplumu medenileştirmenin bir algoritması mutlaka vardır…

 

Öğrencilerimi buradan çok sevdiğimi söylemek istiyorum. İyi ki varsınız… Gülücükleriniz hiç eksilmesin e mi?

 

 

Dr. Meryem ÇILDIR

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.