NORMALLEŞEMİYORUZ

22.05.2021
A+
A-

Viranşehir savcısı Eyüp AKBULUT’un geçtiğimiz hafta çektiği ve sosyal medyada yayınladığı video ile bir kez daha ‘Pandemi Yasaklarının meşruluğunu’ sorgular hale geldik sanırım. Eyüp AKBULUT olacakları tahmin etmiş olacak ki böyle işe kalkışmış olmalı. Zira bu şekilde video yayınlaması kanunen yasak. Tahmin edildiği üzere görevinden bu sebeple uzaklaştırıldı. Eğer Eyüp AKBULUT o videoyu çekmeseydi, büyük ihtimalle davaya bahis olan konuların ne olduğundan haberimiz olmayacaktı. Sonucunu bilerek kalkıştığı bu işin vicdani olduğu düşünülebilir. Belki gerçektende vicdanen rahatsız olduğu bu konunun, anayasa tarafından desteklenmediğini düşünüyor, videosunda da belirttiği üzere ‘hukuk devletine’ yakışmayacağını ifade ediyordu. Tabi yapmış olduğu hareketin hedefinin Sayın Erdoğan olduğunu ve bunun bir darbe kalkışması olduğunu düşünenlerle de karşılaşmadım değil hani.

Milli hassasiyetlerimizin arttığı 15 Temmuz işgal girişiminden sonra ülke olarak böyle bir dönemi yaşadığımızı söyleyemem. Pandemi dönemi de toplumun değişik bir hassasiyet dönemine girmesine sebep oldu. Bu da tahmin edeceğiniz gibi sağlık konusu. Neredeyse Milli Güvenlik Sorunu seviyesinde görenlerimiz olduğu kesindir. Dünya Sağlık Örgütünün sunduğu bütün dayatmaları uygularken kimse herhangi bir kalkışmadan/darbe girişiminden bahsetmiyordu. Hemde dış kaynaklı. Şahsi kanaatim bunun bir kalkışma niyetiyle değil, belki bir dayatmanın verdiği rahatsızlıktan dolayı olduğu yönünde. Mevzuya bahis olan savcıyı tanımam, kimlerle irtibatı vardır/yoktur bilmem. Ancak anladığım kadarıyla sicili temiz görünüyor. Tabi şimdilik. Gelişmeler bize ne gösterirse, bu satırlara onlarıda yazmaya devam edeceğiz İnşallah.

Genel hijyen kurallarının, KoronaVirüse önlem olarak sunulması epey bir ilginç geliyor bana. Yani ellerimizi yıkamak zaten ‘Temizlik İmandandır’ düsturu üzere yaşayan toplumumuzun genel hijyen kurallarının en başındadır.

Maske konusunun zorunlu olmasını aklım mantığım almıyor bir türlü. Dünya’da korona virüs ve diğer virüsler konusunda çalışmalar yapan bilim adamlarının büyük bir kesimi, maskenin koruyucu olmadığını ve hatta solunum sırasında maskenin nemli kalmasının virüslere davet çıkardığını ispatlayan onlarca makaleler yayınlamışken, bu kadar ısrarcı olunmasının nedenini anlayamıyorum. Zaten solunum yolu rahatsızlığı olan korona virüsün, maske marifetiyle içeride tutulduğunu düşünenlerdenim. Ve birde bu saçma zorunluluk yüzünden ceza yiyenleri görünce, aklımda türlü komplo teorileri birbirini kovalıyor. Sanki ülkenin sağlık anahtarını, Dünya Sağlık Örgütü’ne teslim etmiş gibiyiz. Eleştirimi bağışlayın ancak ülkemizin büyük bir kesimi aynı görüşte.

Kapanmalara gelince. Muhteşem doktorumuz önce 17 günlük süreç tam kapanma sayılmaz, bu kapanma değil, 28 gün olmalı derken, birkaç gün öncede kapanmaların çözüm olmayacağı beyanında bulundu. Ne denir bilemedim. Pes!

Bir bomba da Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca’dan geldi. Açıklamasında ‘Dışarı çıktığımızda illa yanınızda 2 metreden daha kısa mesafede kimse yoksa maske takmanız gerekmiyor’ sanki bizim aklımızla alay ediyor gibi. İyi de neden o zaman insanlara maske takmıyor diye binlerce lira ceza kestiniz?

Son olarak da AŞI konusuna değinmek istiyorum. Bildiğiniz üzere Covid-19 aşısı isteğe bağlıdır. Yani isteyen aşı olur isteyen olmaz. Tam anlamı da şu şekildedir. Aşı olursanız özgür, aşı olmazsanız evde hapisolursunuz. Zaten HES KODU uygulaması, sokağa çıkma kısıtlamaları, pandemi tedbirleri ile bunaltılan toplum, bir de isteğe bağlı zorunlu aşı olmak zorunda. Sanırım çok yakın bir gelecekte, aşı olmayanı bakkala bile sokmayacaklar. Tüm bunlara rağmen kendi tercihim, yerli aşıdan yana olacaktır.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.