Sanat terapisi

01.04.2021
A+
A-

Yaratmanın tedavi gücü sanat terapisi… Bir insanın sanat yapma eğilimi, bizzat o kişinin gündelik hayatta yaşadığı sıkıntıdan, kargaşadan, endişe ve stresten kurtaran adeta büyülü bir iksir gibidir. Düşüncelerinizi yazarak ya da sözlü olarak ifade etmenizin dışında çizerek de aslında duygularınızı, fikirlerinizi dile getirmiş olursunuz. Resim yapmanın verdiği neşeyi dile getiren fikirlerden birisi ise Hill’in sanat terapisidir. Sanat terapisinin 2 ekolünden birincisi, yirminci yüzyılın ortalarında askeriyede ressam olan Adrian Hill ile başladı. Adrian Hill 1938’de verem tedavisi gördüğü sırada resim yapmasının, hastalığını olumlu yönde etkilediğini ve hastalığını unutturan bir etkinlik olduğunu fark etti. Kral 7. Edward Sanatoryumu’nda yatan diğer hastalar ile de resim sevgisini paylaşan Hill, hastalardan çoğunun da resim yapmanın morallerini düzelttiğini ve stresten kurtulmalarına yardım ettiğini öğrendi. Adrian Hill, tedavisinin ardından bu terapi yöntemini duyurmak istedi ve sanatçılara, hastanelere gidip hastalarla, savaştan dönen askerlerle resim yapmaları için çağrıda bulundu. Hill’İn terapi yöntemi, üretilen eserle değil bizzat üretme edimiyle ilgilenmektedir. 1950’lerde ise bu terapi yöntemi Britanya’da 200 hastaneye yayılmış ve 1964’te Hill, sanat terapisinin faydalarını insanlara aktarmak için Sanat Terapistleri Derneğini kurmuştu. Sanat terapisi ekollerinden ikincisi ise Naumburg’un terapisi “Sanatın Sembolizmi” idi. Amerikalı bir psikolog olan Margaret Naumburg hasta ile terapist arasında bir iletişim aracı olarak Hill’in sanat terapisini kullanmak için kolları sıvıyordu. Bu yöntemi kullanan ilk kişi değildi fakat sanat terapisini doktor ile hasta arasındaki etkileşimin ana odağı olarak kullanan ilk kişiydi. Naumburg çalışmasını sembolizmin etrafında şekillendiriyordu ve bu sayede hastalar bilinç altını kağıda resmediyordu. Ben bu yöntemi bir insanın beyni ve bilinçaltıyla haberleşme yöntemi olarak görüyorum. Naumburg’un yöntemi şu şekilde işlemekteydi: Hastalar gözlerini kapatır, ve bir kağıt üzerine bir şeyler çizmesi istenirdi. Daha sonra kendisi, çizilenlerin ne olduğunu ve çizimlere dair hastaların duygularını ifade etmesini isterdi. Bilinçaltına işlemiş sorun ve sıkıntılar, hastanın çizimiyle ve çizimini yorumlamasıyla gün yüzüne çıkar ve sonrasında terapist tarafından ele alınıp çözümlenebilirdi. Hill ve Naumburg geçen yıllar içerisinde de çeşitli yöntemler geliştirmiştir. Bunlardan birine örnek verecek olursak, Ev-Ağaç-İnsan yöntemini anlatarak devam edebiliriz. Bu yöntemde hastadan bir ev, bir ağaç ve bir insan çizmesi istenir. Sonrasında terapist çizilen nesneler hakkında ucu açık sorular sorar. ” Evde yaşayan kişi mutlu mu?”, “Ne tür bir ağaç çizdin?” soruları bu terapi yönteminde sorulan sorulara örnektir. Bu yöntemin amacı ise hastanın zihinsel becerilerini ve duygu durumunu öğrenmektir. Plehanov’un “Sanat Toplumsal Hayatın Aynasıdır.” sözünde ise toplumsal hayatı ve o hayatta yaşanan sorunları, sanat ile yansıtmamızın mümkün olduğunu kanıtlamış oluyoruz.

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.