SN. YILMAZ ÖZDİL VE ROL YAPMA BECERİSİ

01.12.2022
A+
A-

Gerçi ne yalan söyleyeyim film yapımcısı olsam Sn. Özdil’e filmimde rol vermeyi bırak, figüran olarak bile oynatmam. Çünkü çok yapmacık duruyor, o yüzden de sırıtıyor…

Nilüfer Belediyesi

“Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister” M. Kemal Atatürk

Biz öğretmenlere hitap etmiştir…

Öğretmen olarak benim kendi fikrim hür, irfanım ve vicdanım hür olmalı ki gelecek nesilleri özgür şekilde yetiştirebileyim…

Çünkü bir insanın kendi özgür değilse, öyle özgür nesil yetiştirmeyi beceremez ve yaptıkları çok yapmacık kalır…

Kendisine daha önce de Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili cevap vermiştim…

Şimdi de “Gençler bıktı usandı” diye bir yazı kaleme almış, gençlerle iç içe bir eğitimci olarak bana yine cevap hakkı hasıl oldu…

Fikir ve düşünce bakımından bir özgür düşünce testi olmuş olsa, Sn. Özdil eminim %99.9takıntılı çıkardı…

Neden mi?

Çünkü sadece kendi yaşam biçimi doğru, geri kalan herkes yanlış yaşıyor, hatta öylesine yaşamak olsun diye yaşıyor Sn. Özdil’e kalırsa… Son derece hastalıklı bir bakış açısı…

Sadece kendileri bira içerek, mayo giyerek hakkı (!) ile hayat yaşamışlar… Geri kalan kimse ne hayat yaşamış, ne gençlik yaşamış… Ot gibiymişler… Yani dünyadan bihaber yaşamışlar Sn. Özdil’e göre…

Elinden gelse, kendi yaşam biçimine uymayan kimseye yaşam hakkı bile tanımaz. Geçmişte örnekleri çok var… Allah böylelerine bir daha fırsat vermesin diyorum…

Yazısında bol bol gençlerden ve kuşak çatışmasından dem vurmuş…

Sadece kendi çevresindeki gençleri gözlemlemiş olmalı… Örnekleminiz çok yetersiz ve geneli yansıtmıyor Sn. Özdil…

Sadece kendi çevrenizden seçtiğiniz birkaç gençle, Türkiye nüfusunun hâlâ çoğunluğunu oluşturan gençlerin tümünü analiz etmiş olmuyorsunuz. Üzgünüm.

Yazısının arasına kendi otoriter ve yasakçı zihniyetini öyle profesyonelce yerleştirmiş ki, anlamak için yıllarca manüplatörlerle mücadele etmiş, iyi bir manüplatör eğitiminden geçmiş olmak şart…

Yani kısaca demiş ki, böyle şöyle yaşamayan boş yaşamıştır veya hiç yaşamamıştır… Komik ama, hâlâ, “Bizim yaşadığımız gibi yaşamayan boş yaşamıştır” diye burjuvazi dili kullanıyor…

Kime göre, neye göre? Tabi ki her konunun üstadı, uzmanı Yılmaz Özdil’e göre…

Sn. Özdil’e göre bira içmek, denize mayo ile girmek, şezlongda mayo ile güneşlenmek gençliğini yaşamakmış…

Birinin öyle bir gençlik fotoğrafı yoksa, gençliğini yaşamamış sayıyor kendisi… Tamamen statükocu, yasakçı bir zihniyetin eseri ortaya çıkmış oluyor…

“Eskiden, gençken böyleydiniz” diyebilmek için onca albüm karıştırmanıza hiç gerek yoktu… Zira, bazı aydınlarımız hayatlarında yasa dışı hiçbir eylemde, toplumun hoş karşılamayacağı hiçbir davranışta bulunmadan gençliklerini akıllıca yaşamış olabilir… Yaşlılara yardımcı olarak, yetimlere kol kanat gererek veya çevre bilinci için gönüllü, sivil toplum kuruluşlarında hizmet ederek…

Zararlı alışkanlıkları niye övüyorsunuz? Gazetenize sponsor olsunlar diye, gençleri kötü alışkanlıklara teşvik etmek size hiç yakıştı mı Sn. Özdil?

Yani kısaca Sn. Özdil kendi yaşam biçimini tüm gençlere dayatma derdine düşmüş. Yine ve hatta daha ileri giderek sizden önceki nesiller, yani anne-baba ve dedeleriniz böyle yaşamadıkları için gençliklerini boş ve anlamsız yaşamış diyor özetle…

Gerçekten bu zihniyetten anne-babaları ve dedeleri çok çekti. Lâkin son kozlarını oynuyorlar. Z kuşağı, asıl bu yasakçı zihniyeti ortadan kaldıracak.

Peki ya tam tersi şekilde olaya bakarsak ne olur?

Sn. Özdil’e, bana göre Kur’an Kursu’nda öğrencilere hediyeler dağıtırken fotoğrafın yoksa, boş yaşamışsın, gençliğini hiç yaşamamışsın demektir, dersem?

Veya;

Sultanahmet Caminde ya da şükür açıldı Ayasofya Caminde bayram namazı sonrası, herkes ile bayramlaşıp Ayasofya Caminin içinde hatıra fotoğrafın yoksa, hiç gençliğini yaşamamışsın, desem?

Kurban Bayramında Allah rızası için gençliğinde kurbanını kesip eş, dost, akraba ve fakirlere kurban eti dağıtmamışsan, fotoğrafın yoksa boş yaşamışsın, desem?

Bayramda aile büyüklerinin ellerini öpüp dedelerin ninelerin hayır dualarını almayan, gençliğini hiç yaşamamıştır, desem?

Lise yıllarında fakir öğrenciler için gece gündüz demeden, ev ev dolaşıp okulundan resmî onaylı yardım toplamamışsan ve topladığın yardımlar ile lise fotoğrafı çektirmemişsen, hiç liseyi okudum deme, desem?

Sn. Özdil sen bunları yapmamışsan, boş ve anlamsız, gençliğini hiç yaşamamışsın, demek… Çok yazık olmuş gençliğine, hayatta gençlik bir kere geliyor çünkü çok üzücü… Yaş almışsın ama…

Öyle ya, kime göre, neye göre, hangi zihniyete göre gençliğini yaşadın veya yaşamadın?

Alkol almak ile mayo giymek ile mi sadece gençlik yaşanıyor, kafa yapısına bak!

Bu kafa yapısı Antik Yunan çağlarında bile yoktu, fakat bizim ülkemizde halen var. tabi ki son demlerini oynamaya devam ediyor…

Hazır Sn. Özdil özgürlüklerden ve lise yıllarından konuyu açmışken… Bakalım, benim lise yıllarımda bu kendi yaşam biçimini zorla bize dayatmaya çalışan zorba zihniyet ne yapmış geçmişte?

Lise yıllarında, evet ben de gençtim ve özgürlükçü bir ruha sahiptim, halen de öyleyim, birileri kafama sürekli boş dayatmalarını vursa da…

Çünkü büyük şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım!”…

Evet zincir vurmaya çalıştılar, yasaklamaya çalıştılar…
Kovdular, attılar bir telefon ile sırf inancımdan dolayı, tesettürlü olduğum için liseden ve üniversiteden defalarca kovuldum…

Biz o zamanki gençlik olarak ne yaptık? Dağları yırtar gibi, attık bu yasakçı, yapmacık, sözde özgürlükçü zihniyeti…Komple çöpe attık. Evet, evet… Bunlar artık komple çöp oldu. Siz bakmayın, hâlâ bunların gazete köşe yazarlığı yaptıklarına, zihniyetleri çöp olalı çok oldu…

Bundan 20-30 yıl önce gençleri özünden, kökünden, inancından dolayı ötelemeye, yasaklamaya çalışıyorlardı…

O zamanın gençleri, anneleriniz babalarınız gençliğini yaşamamış ve okuma hakkı elinden alınmışsa, sırf bu zihniyetin ürünü…

Çünkü bu zihniyet, o yıllarda çaya çorbaya limon misali… Her şeye bunlar karışıyor, bunlar yön veriyor, bunlar karar veriyordu…

Şimdi yine aynı kafayı bu kez sözde özgürlükçülük adı altında yapmaya çalışıyor…

O zaman başaramadılar, yenilgiye uğradılar, hüsrana uğradılar. Son demlerinde hâlâ uğraşmaya devam ediyorlar…
Zehirli zihniyetlerini bala sarıp yutturmanın derdindeler…

Büyük holding ve bankaların yönetim kurul toplantılarından söz etmiş Sn. Özdil…

Yani kısacası beyaz Türklerden…

Çünkü benim gençliğimde şu an nitelikli lise olarak isimlendirilen liselerde normal sade vatandaşın çocuğu olarak okumak mümkün değildi, orada beyaz Türkler okuyordu…

Bırak beni ve benim gibi yaşam biçimini benimsemiş Türk gençlerinin o okullarda okumasını… Okuduğumuz, milletin bağrından gücünü alan, çiftçimizin öşürleriyle yatılı öğrencilerine milletimizce bakılan İmam Hatip Lisesinden bile bir telefon ile beni kovdular, daha 15 yaşımdaydım, hiç gözümün yaşına bile bakmadılar…

Hayatımın şokunu yaşamıştım…

Liseden başörtüsünden dolayı kovulup gazetelerde manşetten haber olarak çıkmamışsan, hiç lise okudum deme bence…

Liseyi okul birincisi bitirdiğim halde ödülümü bile gizli saklı, zar zor alabildim… Birinci olduğun lisede ödülün, sırf başörtülüsün diye, törensiz verildiyse hiç başarılıydım deme bence…

Tüm önde gelen büyük holding ve bankaların yönetim kurullarında çalışabilirdim bu yasakçı zihniyet olmamış olsaydı…

Getirdiler, Çin Seddi gibi önüme katsayı adaletsizliğini koydular…

O zaman katsayı adaletsizliğine alkış tutuyordunuz Sn. Özdil. Bu nasıl hür vicdan?

Üniversitede Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Atatürkçü Düşünce Derneği gibi derneklere burs için başvuru yaptım, “İmam Hatip Lisesi mezunlarına burs vermiyoruz” diye yanıt verdiler…

Yani özünden, kökünden, inancından kop demek istiyorlar kısacası…

Yoksa bırak burs parasını alma hakkını, okuldan bile atarız seni… Nitekim de attılar…

Bunlar burs parası vermedi de ne oldu, çok mu şey kaybettim? Yooo… Yine matematik öğretmenliğini son on yılın ortalamasını yaparak, bölüm birincisi olarak bitirdim…

Şanım ile pür matematikte doktora yaptım…

Halen İstanbul Üniversitesi gazetecilik bölümünde okuyorum…

Hür ve özgür bir kalemim kısacası…

Bundan birçok kişinin rahatsız olduğunun farkındayım…

Halen Bilsem’de, doktoralı bir matematik öğretmeniyim…

Fakat şimdi gir LGS’ye, kazan sınavı, git Türkiye’nin en iyi liselerinde oku, okuyabilirsen… Bu yasakçı zihniyet beni o imkandan mahrum bıraktı, Şimdi özgürlük dediklerine siz bakmayın, bunlar sadece özgürlüğü kendileri için isteyen bir zihniyete sahip…

Gençliğimde o holdingler, bankalar yönetim kurul toplantısına beni aldı da ben mi gitmedim?

Bankaya tesettürlü olarak para yatırmam, hesap açtırmam serbestti ama bankada tesettürlü olarak çalışmam yasaktı…

Wc temizleyici, çaycı, temizlikçi, süpürgeci olursan işe alıyor… Çiftçi ol, baş tacısın… Akademisyen, yönetici olarak karşıma gelme!

Kafa yapıları, bakış açıları, zihniyet yapıları aynen bu şekil idi…

Madem özgürlükçü bir yapınız var, gazetelerinizde başörtülü yazarlara yer verin, görelim sizin özgürlüğünüzü… Çok özgürlükçü bir yapınız var ya… Hatta genel yayın yönetmeniniz başörtülü olsun mesela… Olmaz mı?

Yıllarca sıkma baş diye alay etmeye çalıştırlar…

Yani her şeye bu zihniyet karar verecek… Kim özgür, kim değil, ona bile… Pes!
Kim gençliğini yaşamış, kim yaşamamış…Peki ya siz kimsiniz gerçekten? Toplumun karar mekanizması mı?
Yasakçı zihniyetin tekisiniz…
Bizi nasıl özgürleştireceksiniz bu kafayla?

Geçmişi ne çabuk unutup bugün özgürlükçü oluverdiniz, hayret…

Gelelim, gençler ülkeden gitmek istiyormuş…

Bilsem’de liyakat sahibi ve tecrübeli, doktoralı bir matematik öğretmeniyim…

Kısaca hayatım ilimin, bilimin içinde geçti…

Kanada ve Fransa dahil, dünyanın en saygın, en önde gelen Üniversitelerinden teklifler aldım, halen de mütemadiyen teklifler gelmeye devam ediyor…

Gitmedim, düşündüm gitmeyi, fakat ülkemde kalmak daha ağır bastı. Yurt dışına çok çıktım, Avrupa’yı gezdim, ülkemi yurt dışında kongrelerde, eğitimlerde, projelerde çok temsil ettim…

Fakat kendi ülkemin çocuklarını, Bilsem’de matematik dehası olarak yetiştirmek benim en büyük mutluluğum oldu…

Liyakat sahibi matematik öğretmeni olarak derslerimde 20 yıldır öğrencilerimin her birine “sonsuz saçmalama hakkı” veririm, çünkü kendilerini özgür hissetmeleri için korkmadan, çekinmeden, saçma da olsa istedikleri sorgulamaları yapabilsinler, akıllarına takılan her soruyu sorabilsinler, hata yapmaktan çekinmesinler, korkmasınlar diye… Çünkü doğruyu bulmak çoğunlukla standart dogmatik düşünceyi terk etmek ile mümkün olur…

İşin mutfağında bir eğitimci olarak, bilim insanı olarak, bilim insanı yetiştirme gayretinde biri olarak şunu söyleyeyim: Gençler ülkeden kaçmak, gitmek istiyor diye araştırma yapan her kimse, verilerinde veya örnekleminde ciddi sıkıntı var, gözden geçirsin bence…

Benim öğrencilerim etrafımda dört dönüyor, kendi ülkemizde uzay çağı projesini biz yapacağız diye…

Tübitak proje öğrencilerimi müdür beyler caydırma yönetimi ile, sırf yönetici olmak istiyorum diye elimden almamış olsaydı, uluslar arası dereceli proje ödülleri alacaktık…

Yasakçı zihniyet her yerde var maalesef…

Herkes kendi özgür iradesi ile gençliğini yaşar, fikirlerini söyler, inancı doğrultusunda yaşar ve yaşama hakkı sonuna kadar anayasal bir hak olarak da vardır…

Öyle birilerinin dayatması ile mayo giy, bira iç, gençliğini yaşa… Hadi ordan, Sn. Yılmaz Özdil… Kimse kanmıyor, senin yapmacık özgürlükçü anlayışın baydı artık…

Dr. Meryem ÇILDIR

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.