Suphi Aytimur

31.05.2021
A+
A-

Eleştirmenlerden, editörlerden ve okurlarından önce şiirleri; şairine, özgün bir damar bulduğunu söylüyorsa ve o her şeyden ve herkesten önce, harflerin varlığına inanarak örüyorsa dizelerini, her şeyden ve herkesten önce harflerden ilham alarak aşındırıyorsa şiirin kapılarını; “Unutulan İmzalar” kategorisine girmeye yazgılı mıdır her daim?

Unutma sorunu yaşamayan bellek sahiplerinden Mehmet H. Doğan bu soruyu, 1922–1997 yılları arasında yaşayan Suphi Aytimur’un üzerindeki ölü toprağını kaldırarak yeniden soruyor ve sorduruyor.

Yapı Kredi Yayınları’ndan 1999 yılının Ekim ayında “Suphi Aytimur İncedir Derincedir Seçme Şiirler” başlığıyla çıkan kitabı hazırlayan Doğan; bu çalışmasıyla; şiir yayımlamaya başladığı andan itibaren, eleştirmenlerle, editörlerle arası hoş olmamış, bu durumu hiçbir zaman ve hiçbir şekilde umursamamış bir şairi okurlarıyla tanıştırıyor. Okurlar bu vesileyle, imzasının önüne geçen şiirler kaleme aldığı zaman bile, amatörlüğüyle yüzleşmesini bilen ve nahoş diyaloğunu sürdüren bir şairle söyleşme şansını ellerine alıyorlar.

Suphi Aytimur, şiirinden önce, kendisini tanıma ve konumlandırma sürecini tamamlamayı sorun ettiği ve profesyonel tavrı takınmak aklına hiçbir zaman gelmediği için eleştirmenleri ve editörleri umursamıyor çünkü eleştirmenlerin ve editörlerin bu süreci yaşamadıklarına inanıyor ve onların bu süreci umursamamalarını kabullenemiyor.

Aytimur’a göre eleştirmenler, sıklıkla, bu türün Türkiye’de yeterince anlaşılmadığını söylüyorlar ancak; kendileri bu türe yeni bir yol açamıyorlar çünkü kendilerini tanımadan ve konumlandırmadan işlerine yoğunlaşıyorlar.

Editörler ise, konumları gereği, şiirden anlamasalar da işgüzarlıktan kurtulmadan şiir üzerine inciler dizerek görevlerini layıkıyla yerine getirdiklerine kendilerini inandırıyorlar. Kendilerini, eleştirmenler gibi etiketleriyle konumlandırdıkları ve etiketleri bilinçlerini ezdiği hatta yok ettiği için böyle davranmak zorunda kalıyorlar. Şair de, bu hem teoride hem de pratikte yaşanan dengesizliği gözlemleyerek onlardan icazet almayı umursamıyor.

Farklı poetikaları olan şairleri birbirleriyle hemhal etme derdiyle şiirlerini çoğaltan Aytimur, eleştirmenlikten ve editörlükten önce analistliği önemsiyor ve eleştirmenlerin ve editörlerin aynı zamanda analist olması gerektiğini hatırlatıyor.

Onun gibi birçok şairin eserlerine bir de analist gözüyle eğilebilecek eleştirmenlerin ve editörlerin analiz yardımıyla şairlerin bu özelliklerinin ayırdına varabileceklerini düşündüğü için analizi başköşede konumlandırıyor.

Aytimur, okurlarına dil konusunda da bir kısırdöngü yaşatmamakla, dili bir mahfaza içine alan Dilbilgisi uzmanlarını da es geçtiğini hatırlatıyor.

Suphi Aytimur şiiri; müziği de kısırdöngü caddesinde gezinmediği için, kendisini aniden, çıkmaz sokakta bulmuyor. Kullandığı müziğe dizeleri, bir bulvar genişliği ve rahatlığı yaşatıyor.

Terimleri ve kavramları Aytimur, şiirlerinde kuru gürültüye zemin hazırlamadan, kendi gerçeklikleriyle konumlandırarak ete kemiğe büründürüyor. Doğduğu toprakları ve Batı şiirini “gerçek” anlamda özümsediği için, oluşturduğu iskelet etin ve kemiğin varlıklarını inkâr edemiyor.

Kendi döneminde, kendinden önce ve sonra yaşayan ancak; unutulan birçok şaire yaşatılan yazgı, eleştirmenliği analistlik imbiğinden geçirebilmiş Mehmet H. Doğan gibi bir imza sayesinde ona yaşatılmıyor.

Bugünün birçok şairi, şiiri pratik bilgiden ibaret sanıyor. Dizelerini teorik bilginin güzergâhından geçiremedikleri için, şiirlerine, derinleşmeden sığ sularda batma tehlikesi yaşatıyorlar. Dizeleri, yaşanılan dönem hakkında, şair olmayanların da kurabilecekleri cümlelere ev sahipliği yapan bu şairler, geçmişi, nostaljiyi de patolojik bir düzeyde yaşayarak pratik bilgi sayesinde tüketiyorlar.

“Başka” dillerin şiirlerini ise, çeviride kalburun üstüne çıkmayı başaran çalışmalar yapıldığı halde, hala “Şiir çevrilebilir mi, çevrilemez mi?” sorusunun etrafında beyhude yere gezinerek okumamaya özen gösteriyorlar. Benzeri özeni, bu şairler çoğu kez, kendi topraklarının şairleri için de sergileyebiliyorlar.

Bu tavırları takınan şairler çoğaldıkça, bir zamanlar analistliği baş tacı ederek, eleştirmenleri ve editörleri analist kimliği ile buluşmadıkları için umursamayan imzaların,  eleştirmenleri ve editörleri de karşılarında bulamayacaklarını vurgulamak gerekir.

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.