Thomas Mann ve Buddenbrooklar/Bir Ailenin Çöküşü-9

21.02.2022
A+
A-

Mann’ın 1943’te yazmaya başladığı ve dört yıl sonra tamamladığı, DoctorFaustus: Das Lebendes deutschenTonsetzers Adrian Leverkhün, erzähltvoneinem Freuende (Doktor Faustus: Alman Besteci Adrian Leverkhün’ün, bir arkadaşının anlattığı hayatı) adıyla yayımlanan eserinin, 1564 ile 1593 arasında yaşayan oyun yazarı ve şair ChristopherMarlowe’un Doctor Faustus (Doktor Faustus) adını verdiği kitabından ilham aldığı vurgulanmışsa da Mann’ın, Marlow’a nazaran,  Faust başlıklı bir şiir kaleme alan Goethe’den etkilendiği söylenebilir. Zaten, sözü edilen metnini Goethe Marlowe’dan yıllar sonra gün yüzüne çıkarmıştır.

Klasik bir Alman efsanesinin ana karakteri olan Faust, adını, 1480 ile 1541 arasında yaşayan simyacı ve tıp doktoru Johann Georg Faust’tan almıştır.

Sonsuz bilgi ve güce sahip olmak için şeytanla anlaşma imzalayan Faust’un evdeki hesabı çarşıya uymamış ve payına sadece trajedi düşmüştür.

Bilgiye sınır koymama adına havsalanın alamayacağı saçma sapanlıklara imza atan, gücün doruğuna çıkma yolunda ilerlerken hasletlerinden olan ve böylece bilginin ve insanlığın içini boşaltan Faust’un hayatıyla önce, yirmi dokuz yaşındayken, bir bar kavgasında, başına bir kamanın saplanması sonucunda ölen Marlowe ilgilenmiştir.

Bu ölümün sahte olduğunu ve Shakespeare’in aslında Marlowe olduğunu söyleyenler yanılmaktadırlar çünkü Marlowe’un kraliyet ve dolayısıyla İngiliz ahlak anlayışıyla arası Shakespeare’e nazaran limonidir. Cinsel tercihinin ve konu seçiminin öldürülmesinde etkili olduğu söylenebilir.

Faustus’un hayatını, Shakespeare gibi sömürgecilerle cedelleşmek için kaleme alan ve kendisinden yüzyıllar sonra kraliyetle hesaplaşacak Percy Bysshe Shelley gibi gür ve tok sesli şairlerin zeminini hazırlayan Marlowe’dan sonra Goethe, Faustus’u odağına almıştır.

Mann’ın karakteri varlığını, ikisinin de anlattığı Faustus’a borçlu olsa da ön plana çıkan doğal olarak Goethe’nin Faust’udur.

Mann’ın ana karakter Adrian Leverkhün’ün, arkadaşına anlattığı hayatının izini, Marlowe gibi hırçın değil, Goethe gibi sakin bir şekilde takip ettiği eserde şeytan, Leverküh’ün karşısına yirmi bir yaşında çıkmıştır.

Şeytan; kibriyle ön plana çıkmayı önemseyen, yetenekli bir müzisyen olduğu hâlde, müziği elinin tersiyle iten, üniversiteye teoloji tahsil etmek için giden ama devamını getirmeyen Leverkühn’ü müziğe yönlendirmiştir.

Müzikte kayda değerin ötesinde başarılara sahip olan Leverkhün’ün, sevgiyi, aşkı kaybetmesini anlatan Mann, sadece Leverkühn’ün değil, nasyonal sosyalizm batağına ışıktan hızlı bir şekilde sürüklenen Almanya’nın yaşadığı trajediyle de okurunu yüzleştirmiştir.

Mann’ın, Arnold Franz Walter Schoenberg’in hayatından da ilham alarak yazdığı, cümlelerinde sözü edilen kompozitörün eserlerinin tınısının hissedildiği  Doktor Faustus,burjuvaziyle hesaplaşma bağlamında da Buddenbrooklar/Bir Ailenin Çöküşü’nün gölgesinde kalmamıştır.

Mann’ın 1912 yılında yayımlanan romanı Death in Venice (Venedik’te Ölüm)de de Goethe etkisi ve müzik arka planda değildir.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.