YİTİYORUZ…

11.03.2021
A+
A-

Bir gece yarısı komşumuzun çığlığında, bir sabah annemizin feryadında, haberleri dinlerken karşımıza çıkan istismara uğrayıp acı bir şekilde can veren bir çocuğun gözlerinde, yavrularına yemek bulmak ümidiyle acı acı inleyen bir hayvanın sesine tahammül edemeyenlerin namlusunun ucunda ve belki de yarın yolda yürürken aniden karşımıza çıkacak olan hainlerin acımasız sırıtışlarında yitiyoruz.

Kaybediyoruz…Uçurtmalarımızın kuyruğuna bağlayıp gökyüzüne gönderdiğimiz hayallerimizi kaybediyoruz. Haklı çıkan kaygılarımıza tutunup neşemizi kaybediyoruz. Ağacın yaprakları arasına gizlenmiş kuş yuvasına bıraktığımız umutlarımızı kaybediyoruz. Esip gürleyen, önüne geleni darmaduman eden kasırganın peşine taktığı güvenimizi kaybediyoruz. “Nasıl olsa kimsenin sesi çıkmıyor öfkem dinene kadar istediğimi yapabilirim.” diyenler yüzünden kaybediyoruz. “Nasıl olsa biri haber verir ben izlemeye devam edeyim.”diyenlerin yüzünden boğuluyoruz bir çocuğun gözyaşında.  Acısını, çaresizliğini çığlıklarına rağmen duyuramayanların son nefesinde kaybediyoruz insanlığımızı.

İnsanları kaybediyor, insanlığı yitiriyoruz!

İnsani değerlerini fark edemeyenlerin öfkesini kontrol etmeksizin başvurduğu en ilkel yöntem olan şiddetin dişlerini çıkardığı bir dünyada yaşıyoruz maalesef. Her geçen gün sayısı artan vahşet haberleriyle uyanıyoruz. Gerekçeleri uzun uzadıya tartışılabilecek sebeplerden dolayı kadınlar başta olmak üzere çocuklar, hayvanlar, dezavantajlı bireyler şiddetin soğuk nefesini ensesinde en çok hissedenlerden oluyor. Özgürce yaşama gayesiyle gözlerimizi açtığımız dünyada canilerin kurbanı olmamak için onlarca plan yapıp adımlarımızı atıyoruz her yeni güne. Kimimiz “Aman ses çıkarmayayım/gönlünü edeyim de yine dayak yemek istemiyorum.” diyor çaresiz olduğunu düşünerek kimimiz sokakta sürekli arkasını kontrol ediyor kimimiz “ya o tehlike bu kişiyse”kaygısı içinde yolunu değiştiriyor. Sosyal medya ve TV’de rastladığımız video ve fotoğraflardan da şahit olduğumuz üzere şiddetin var olduğu çevredeki insanların sessiz kalması ise güvende oluşumuzdan zaten şüpheliyken daha da kaygılandırıyor bizi ve“Ben olsam ne yapardım? Başıma gelse kimse yardım eli uzatmayacak mı?” sorularıyla baş başa kalıyoruz.

Peki neden bu kadar kişi birlik olup seyre daldığımız vahşeti önlemek varken sessiz kalıyoruz?

Bazılarınızın “Ya benim de başım belaya girerse ya da ben de zarar görürsem kaygısından tabi ki!” dediğini duyar gibiyim. Öyle ki yalnızca şiddet değil aniden rahatsızlanan bir insana yardıma koşmak gibi başka insani duyarlılık gerektiren olaylar da dahil olmak üzere kalabalık ortamlarda sessiz kalma/harekete geçmeme eğilimde olabiliyoruz. Seyirci Etkisi adını alan bu eğilim, 1964 yılında KittyGenovese isimli bir kadının Amerika’da sokak ortasında öldürülmesi ve olaya tanıklık eden hiç kimsenin müdahale etmemesi üzerine ortaya atılmıştır. Katil kadını çığlıklar eşliğinde dakikalarca NewYork sokaklarında bıçakla kovalamış, onlarca kişi olaya pencere ve balkonlardan tanık olmuş, kadının yardım çığlıklarına rağmen ne polisi arayan ne de yardım eden kimse olmamış. Olay sonrası tanıklar sorguda herkesin camda olduğunu, elbet birinin arayacağını düşündüklerini ve bu yüzden harekete geçmediklerini söylemişler. Bu olay sonrası durumun içeriğini kavramak ve insanların farklı şartlarda da aynı tepkileri verip vermeyeceklerini öğrenmek üzere birçok deney yapılmış. İnsani duyarlılığı derinden etkileyen en temel sonuç ise olay anında o yerde bulunan insanların sayısı arttıkça ve özellikle çevredeki seyircilerin kendilerine doğrudan yardım talebinde bulunulmadığı durumlarda müdahale etme/yetkili kişilere haber verme sorumluluğunu birbirlerine aktarma eğilimi artması olmuş. Yapılan sosyal deneylerde ‘yardıma ihtiyacı olan birey’ rolünü üstlenen kişinin topluluğa seslenerek değil de içlerinden herhangi birini seçip ondan yardım istemesiyle hem o kişi hem de arkasından diğer seyircilerin büyük oranda harekete geçtiği tespit edilmiş.

Yapılan çalışmalardan da anlaşılabileceği üzere, hepimizin eğilim gösterebileceği bir etki olan bu durumu önlemek adına atılabilecek en önemli adımlardan biri “nasıl olsa başkaları harekete geçer” düşüncesinin bir yanılgı olduğunu içselleştirebilmek,çevremizdekilere aktarmak ve ola ki -umarım artık bir son bulur- böyle bir durumla karşılaştık bu etkiyi hatırlayıp yanılsamaya kanmamak ve harekete geçmektir.Diğer bir adım ise kalabalık bir ortamda yardıma ihtiyaç duyduğumuz bir anda topluluğa değil de herhangi bir kişiye seslenerek onun harekete geçmesini sağlamak olacaktır.

Şiddetin ve peşinden sürüklediklerinin nedenlerini, önleme yöntemlerini, nasıl korunacağımızı ve nasıl yardım çağrısında bulunabileceğimizi konuşma ihtiyacı hissetmeyeceğimiz, yasalar ve haklar çerçevesinde güvende, sevgi ve huzur dolu bir dünyada hayallerimizi gökyüzünde özgürce uçurabilmek dileğiyle…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.