Paylaşmanın ve birlik olmanın bayramı
Kurban Bayramı… Takvimlerdeki sıradan bir tarih olmanın çok ötesinde, toplumumuzun kalbinde derin izler bırakan, manevi bir dirilişin ve toplumsal bir şölenin adı. Her yıl büyük bir heyecanla karşıladığımız bu mübarek günler, sadece dini bir vecibeyi yerine getirmekle kalmaz, aynı zamanda bizlere insan olmanın, bir arada yaşamanın ve birbirimize daha sıkı kenetlenmenin anlamını da yeniden hatırlatır.
Kurban kelimesi, lügatimizde “yaklaşmak” anlamına gelir. Kurban kesmek de bu bağlamda, Allah’ın rızasına yaklaşmak, O’nun emirlerine teslimiyet göstermek ve şükrümüzü eda etmek amacıyla yapılan bir ibadettir. Ancak Kurban Bayramı’nın ruhunu yalnızca bu temel ibadetle sınırlamak, onun asıl derinliğini ıskalamak olur. Bu bayramın özünde, Hz. İbrahim’in teslimiyetinden, Hz. İsmail’in tevekkülünden dersler çıkarmak, nefsi arındırmak ve kalpleri Allah’a yöneltmek yatar. Kesilen kurbanın kanı toprağa akarken, aynı zamanda kibir, bencillik ve hırs gibi insani zaafların da akıp gitmesi temenni edilir.
Kurban Bayramı’nı, bir sosyal dayanışma ve yardımlaşma seferberliği olarak görmek gerekir. Kesilen kurban etlerinin bir kısmının, hiç tereddüt etmeden, en hassas şekilde ihtiyaç sahipleriyle paylaşılması, bu bayramın en temel ve en kıymetli öğretisidir. Açları doyurmak, yoksulların yüzünde bir tebessüm oluşturmak, kimsesizlerin yalnızlığını hafifletmek… İşte Kurban Bayramı’nın gerçek bereketi bu paylaşımlarda gizlidir. Sofralarımızdaki bereketin, komşumuzun, uzaktaki akrabamızın ya da hiç tanımadığımız bir mazlumun sofrasına uzanması, toplumsal adaletin ve merhametin en güzel örneklerinden birini sunar. Bu paylaşım, sadece et paylaşımı değil, aynı zamanda umut, sevgi ve aidiyet duygularının paylaşımıdır.
Bayramlar, aynı zamanda aile bağlarının kuvvetlendiği, akrabalık ve komşuluk ilişkilerinin yeniden canlandığı özel zaman dilimleridir. Büyükler ziyaret edilir, eller öpülür, dualar alınır. Uzakta olanlar bir araya gelir, hasretler giderilir. Çocukların bayramlık sevinçleri, kapıları çalmaları, şen kahkahaları, evlere neşe taşır. Bu buluşmalar, dijital çağın getirdiği kopuklukları bir nebze olsun gidermemize, köklerimize dönmemize ve aidiyet duygumuzu pekiştirmemize yardımcı olur. Geçmişle gelecek arasında kurulan bu köprüler, kültürel mirasımızın nesilden nesile aktarılmasını sağlar.
Kurban ibadetini yerine getirirken dikkat etmemiz gereken bir diğer önemli nokta ise çevre bilinci ve hijyen hassasiyetidir. Kurban kesim alanlarının düzenli ve hijyenik olması, atıkların uygun şekilde bertaraf edilmesi, toplum sağlığı ve çevre temizliği açısından büyük önem taşır. Bu konudaki hassasiyetimiz, ibadetimizin tamamlayıcı bir parçasıdır.
Kurban Bayramı, sadece bir kesim ibadeti değil, aynı zamanda yeniden doğuş ve arınma fırsatıdır. Bu özel günlerde, kırgınlıklar unutulur, dargınlıklar giderilir. Affetmek ve affedilmek, bayramın ruhunda derin bir yer tutar. Kalpler birleşir, dostluklar pekişir. Kurban Bayramı’nın bizlere öğrettiği en büyük derslerden biri de, sahip olduklarımızın kıymetini bilmek, şükretmek ve elimizdeki imkanları ihtiyacı olanlarla paylaşmaktır.
Unutmayalım ki, bu mübarek günlerin bize sunduğu en büyük fırsat, insanlığımızı yeniden hatırlamak ve birbirimize daha çok sarılmaktır. Kurban Bayramı’nın ruhuna uygun olarak, sadece bugünlerde değil, her daim paylaşmayı ve birliği hayatımızın her alanına yaydığımız, huzurlu, bereketli ve daha adil nice bayramlara kavuşmak dileğiyle…