Susturulan seslerin mirası, özgür kalemlerin umudu
Her yıl olduğu gibi yine bir Basın Bayramı‘nı daha idrak ediyoruz. Aslında idrak etmekten öte, bu günü bir muhasebe günü olarak görüyorum ben. Zira biz gazeteciler için 24 Temmuz, sadece bir kutlama değil, aynı zamanda geçmişe dönüp yaşananları anlama ve gelecek için umutlarımızı yeşertme fırsatıdır.
Geçmişe baktığımızda, bu topraklarda basının çileli yolculuğunu görüyoruz. Her dönemde, her koşulda hakikatin peşinde koşan, kalemini ve kamerasını adaletin, demokrasinin ve özgürlüğün sesi yapan meslektaşlarımız oldu. Ancak bu yol, hiçbir zaman güllük gülistanlık olmadı. Kimi zaman sansürün demir yumruğuyla karşılaşıldı, kimi zaman ekonomik baskılarla sınanıldı. Gazeteciler öldürüldü, hapse atıldı, işsiz bırakıldı… Haber peşinde koşanlar, adeta kendi hayatlarının peşinden koşmak zorunda kaldı. Uğur Mumcu’dan Hrant Dink’e, Abdi İpekçi’den Metin Göktepe’ye kadar nice ismin kalemleri kırıldı, sesleri susturuldu. Her biri, bu mesleğin ne denli ağır bedelleri olabileceğini acı bir şekilde gösterdi bize.
Bu bayramda, o direniş ruhunu, o inancı ve o cesareti hatırlamak, onlara layık olmaya çalışmak boynumuzun borcu. Onlar, en zor zamanlarda bile kalemlerini eğmeden bükmeden gerçeği yazmaktan vazgeçmediler. Bugün, onların mirası üzerinde yükseliyoruz ve onların fısıltıları, vicdanımızda yankılanmaya devam ediyor.
Geleceğe baktığımızda ise dileklerimiz, umutlarımız var. Bir gazeteci olarak, mesleğimizin hak ettiği saygınlığa yeniden kavuşmasını diliyorum. Sansürün, oto-sansürün olmadığı; gazetecilerin korkusuzca haber yapabildiği bir Türkiye hayal ediyorum. Ekonomik bağımsızlığına kavuşmuş, reklam verenlerin değil, okuyucunun, izleyicinin sesini dinleyen bir medya istiyorum. Tek tipleşmişliğin yerine çoğulculuğun, kutuplaşmanın yerine uzlaşmanın, yalanın yerine doğrunun egemen olduğu bir basın… Genç meslektaşlarımızın, bizlerin yaşadığı zorlukları yaşamamasını, sadece ve sadece habercilik yaparak ayakta kalabilmelerini diliyorum.
Elbette bu dileklerin gerçekleşmesi için sadece biz gazetecilere değil, tüm topluma büyük görev düşüyor. Basın özgürlüğünün sadece gazetecilerin değil, her vatandaşın hakkı olduğunu unutmamamız gerekiyor. Zira özgür basın, özgür toplumun teminatıdır.
24 Temmuz, geçmişin dersleriyle, geleceğin umutlarını birleştirdiğimiz bir dönüm noktası olsun. Kalemlerimizle, vicdanımızla, doğruluğun peşinde koşmaya devam edelim. Hakikatin sesini, her şeye rağmen duyuralım. Bu bayram, bu inancın, bu azmin ve bu umudun bayramı olsun. Nice özgür Basın Bayramları’na…